Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Absürtlük, Batılıların beyinlerinden değil, karınlarından dışarı sızıp çıkan bir olgudur. Batılının doymuş karnının sızıntısıdır. Yıyip içen, Asyalıya ve Afrikalıyı kendisi için çalıştıran, bir saatlığıne teknik bir iş yapıp karşılığında yüz Mark alan Batılı, zamanının geri kalanında dans eder, içki içer, maskeli balo ve karnaval düzenler, Batılı hayat tarzının amacı haline gelen eğlenceler hazırlar. Yine de kendisine boş zaman kalır ve boş zamanlarda ne yapacağını bilemez. Hiç sıkıntı çekmeden yiyip içmek ve eğlenmek zamanla insanın sabrını taşırır. Bu insan dünyayı tekdüze bir hiçlik içinde hiçlik olarak görmeye başlar. Çünkü hiçbir şeyden yana kaygısı yoktur; kendisi için hayatın hiçbir anlamı yoktur. Ne için yaşadığı belli değildir. Böylece hayatın boşunalıgı, dünyanın boşunalığı, var oluşun anlamsızlığı, insan varlığının felsefesizliği ve gözünde her şeyin hiçliği kendini gösterir. Modern felsefe ve sanattaki boşunalık ve absürtlük, absürt tiyatro, absürt felsefe ve dünya görüşü "absürt bir hayatın boş ve anlamsız insanından” kaynaklanmaktadır. Çünkü sosyal hayatın içinde, yaşamak adına hiçbir uğraşısı, yükümlülüğü, işi, emeği, sıkıntısı ve sorumluluğu olmayan bir insanın hayatı da boş ve tekdüzedir. Avrupa sanatı ve felsefesi, burjuva sınıfının hayatındaki bu boşluğu doldurmak için meydana gelir. Onun felsefesi, gökyüzü boştur, bu dünya aptaldır, varlık bilinçten ve tedbirden yoksundur, varoluş ahmaklık üzerine kuruludur, der. Kendi varlığını anlattığı, kendi sınıfsal dünyasından söz ettiği için doğru da söyler. Hayatın absürt, sanatın absürt, yaratılışın amacının absürt olduğunu söylemesi doğrudur. Çünkü onun tek marifeti eğlence tertip etmektir. Zaman zaman bazı filmlerde görmüşsünüzdür; bu tipler genellikle kokteyllerinde ve toplantılannda sürekli olarak türlü oyunlar, uğraşılar, kışkırtıcı, heyecanlandırıcı, bazen de acı verici gösteriler peşindedirler. Neden mi? Çünkü hayatlarında ızdırap yoktur; çünkü sınıflarında izdirap yoktur. Ömürlerinin sonuna kadar yaşarken başlarına bir olay gelmemiştir. Açlık, yoksulluk, çalışma, bir şeyi yitirme, mahrum kalma, eksiklik ve ihtiyaç kaygılan yoktur. Sürekli olarak durgun ve tekdüze bir hayat yaşayan birisi bundan usanç duyar. Bu tekdüzelikten bıkar, heyecan peşinde koşar, zihinsel bir meşguliyet arar, acayip ve tuhaf şeyler yaratma peşinde olur; gözbağcılığı, ruh ve cin çağırma gibi işlere yönelir; heyecan ve tuhaflık yaratan şeylere ihtiyaç duyar. Bu durum, bugün Avrupa'nın zihniyetçiliğe veya kendi tabirleriyle maneviyatçılık, oryantalizm, eski gelenekler, gizli ilimler ve gaybî meselele yalancı ve sahte bir dönüşüdür. Batı'nın günümüzde meydana gtirdıği bu eğilim, gerçeklikten ve hayat gerçeğinden uzaklaşmış rahat bir ruhun sapmasıdır.
Sayfa 64 - Fecr yayınlarıKitabı okudu
·
17 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.