Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Yaratıcının istediği hikmeti kabul etmeyince, Süreyya kedisinin varoluşunu ve onun yeni bir forma geçişini anlamada hataya düştü. Çünkü Neptün'ün ölümünü kendi isteği ve arzuları İçinde yorumlamıştı. Bu, Süreyya açısından tam bir bencillikti. Süreyya kasten, bencilliğinden, gururundan, öfkesinden dolayı kalbini Yaratıcıya kapatınca, bütün varlıklara da kapatmış oldu. Artık hiçbir şeyi yoktu. Hiçbir şey elinde kalmıyor, her şey yok oluyor, bir kara delik gibi her varlık bir hiçliğin içinde eriyor ve yok oluyordu. Yaşam ona bir kara delik gibi gelmeye başladı. Bir gün kendisini de yutacak kara delik onu korkutuyor, boğuyor, yaşama temellerini yıkıyor, alaşağı ediyordu. Kararına vicdanı karşı çıkıyordu. Süreyya vicdanını dinlediğinde mutlak bir Yaratıcıya ihtiyaç hissediyor; Mutlak bir Yaratıcıya dayanmak, bel bağlamak, O'na göre yaşamak istiyordu. Ama benliği buna direniyor, kendi başına olmak istiyor, Mutlak bir Varlığa ihtiyaç hissetmeden yaşama tutunmayı arzuluyor, kendi ayakları üzerinde durmak istiyordu. Süreyya'nın hayatı bir savaş alanına dönmüştü. Benliği ile vicdanı arasında kıyasıya bir mücadele sürüyordu. Gerçekte insan her an kendini aşmalı, kendisine varoluş imkânı tanıyan Mutlak Varlığa yönelmeli. O'na dayanmalı, varlığını ve tüm varlıkların varlığını O'ndan bilmeli, kendi gerçekliğinin. gücünün sınırlarının farkında olmalı değil miydi? Süreyya'nın yanılgı noktalarından biri de buydu. Kendi sınırlarını, mutlak bir hiçlikte başlayan ve biten gücünü kuvvetini hiçlik sınırlarından çıkaran benliğinin oyununa gelmişti.
·
18 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.