Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Sessizce olsa da belli edilen o sürekli tedirginlik, o garip, öfkeli sabırsızlık, kimi zaman kazara ağızdan kaçırılan temelsiz, sayıklamayı andıran, hepsinden şaşırtıcısı en gerçekçi kafalarda yer etmiş gibi görünen umutlar, hepsi bu yere olağandışı bir görünüm ve nitelik verirdi; bunca kendine özgü olmasının sebebi de buydu belki. İnsan ilk bakışta bile, bu gibi şeylerin hapishanenin öte yanında olmadığını anlardı. Buradakilerin hepsi birer hayalciydi, bu hal hemen göze çarpardı. Hayal kurmak onlarda hastalık halini almıştı. Gerçekten, hayal kuran mahpusların çoğu kederli, somurtkan, hasta gibiydiler. Çoğu sessiz, içlerinde nefret derecesine varmış bir husumet besleyen, umutlarını açığa vurmaktan hoşlanmayan adamlardı. Saflık, samimilik küçümsenirdi. Umutların gerçekleşmesi ne kadar imkânsızsa, hayalci de bu imkânsızlığı ne kadar fazla hissederse, o ölçüde inatla, safça bu hayallere dalar, bunlardan bir türlü vazgeçemezdi. Kim bilir, belki aralarında içinden utananlar da vardı. Çünkü ağırbaşlılık, yumuşaklık, kendi kendisiyle içten içe alay etme, Rus ruhunun başlıca özelliklerindendir… Belki de kendilerine karşı duydukları bu sürekli hoşnutsuzluk yüzünden bu adamlar birbirleriyle gündelik temaslarında bu kadar sabırsız, hoşgörüsüz, birbirine karşı bu derece alaycıydılar. Bazen aralarından biraz daha saf, daha sabırsız olanlardan biri ortaya çıkıp da herkesin içinde hayal ve umutlardan söz etmeye başlayınca, başkaları hemen lafı ağzına tıkıp onu kabaca tersler, bu safdille alay ederdi; ama bana öyle geliyor ki, ona saldıranlar umut beslemekte, hayaller kurmakta bu gevezeden fersah fersah ileri giderlerdi.
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
·
66 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.