Onun (a.s.m.) nurundan evvel kâinat umumî bir mâtem içindeydi. Mevcudat birbirine düşman, bütün cansız varlıklar birer cenaze, insanlar ebedi yokluğa mahkûm yetim hükmündeydiler.
Onun getirdiği nurla, kâinat birden şenlenerek cûş-u huruş içinde muhteşem bir zikir ve şükür mescidi haline gelmiştir. Mevcudat, artık birbirine düşman değil, kardeş olmuş; cansız varlıklar, Ce- nab-ı Hakk'ın sonsuz hikmetine mazhar ve insanların emrine musahhar birer memur vaziyetini almıştır. İnsanlar ise, ebedî yok oluştan kurtulmuş, Hâlık-ı Zülcelal'in sonsuz saadetler ülkesi olan cennetine davetli aziz birer misafir durumuna girmişlerdir. Kısacası, âlemlere rahmet olarak gönderilen o zât, insanlığın gecesini gündüze, kışını bahara çevirmiştir.