Gönderi

Romanın Hazırlanması ve Yayını Bozkurtlar Diriliyor romanının yazımı 15 Nisan 1949'da bitmiştir. Hacaloğlu'nun kitabında 19 Ocak 1946 ile 16 Aralık 1948 tarihleri arasında Atsız'ın sadece sekiz mektubu vardır. Bunların hiçbirinde bu romanı yazdığından bahsetmiyor. Şüphesiz daha pek çok mektup olmalıdır. Nitekim Hacaloğlu, Koman'a yazılan bir mektubun dipnotunda "Atsız'ın Mesud Koman'a yazdığı ifade edilen 40'a yakın mektubun akıbetinden haberder değiliz." demektedir (2013: 24). Atsız 1947-1949 yıllarında Türkiye Yayınevi'nde tarih uzmanı olarak çalışmıştır. Bu işi, 25 Temmuz 1949'da Davutpaşa Ortaokuluna tayin edilinceye kadar devam etmiştir. Yayınevinde çalışmaya başladığı tarihi kesin olarak bilmiyoruz. 01 Eylül 1947'de Arif Türkdoğan'a yazdığı mektupta Türkiye Yayınevi'nde çalıştığını belirtmiştir. Hiç şüphesiz çalışmaya başlama tarihi bundan öncedir. Bozkurtlar Diriliyor romanını da Atsız'ın Türkiye Yayınevi'nde çalıştığı 1947-1949 yıllarında yazdığını düşünüyorum. Atsız'ın arkadaşı ve yayınevinin sahibi olan Tahsin Demiray, Bozkurtların Ölümü için olduğu gibi Bozkurtlar Diriliyor için de Atsız'ı "sıkıştırmış" olmalıdır. Şüphesiz bunda hem arkadaşlığın hem de ilk romanın ticari başarısının rolü vardır. Neticede Atsız bir iki yıl içinde Bozkurtlar Diriliyor romanını yazmıştır. Aslında Atsız'ın ikinci romanı, çok önceden, daha Bozkurtların Ölümü'nü yazarken tasarladığını düşünmemiz için sebepler vardır. İlk sebep Urungu'dur. Birinci romanın sonunda (s. 271) Kür Şad'ın eşi, dört yaşındaki oğlunu alarak bilinmedik bir yere doğru gitmiştir. Dört yaşındaki oğul, ikinci romanın kahramanı Urungu'dur. Yani Atsız, ikinci romanın kahramanını, birinci romanda kurtarıp sonraki maceraya hazırlamıştır. İkinci romana hazırlanan kahramanlardan biri de Onbaşı Pars'tır. Almila ile evlenen Pars, İçing Katun'a karşı geldiği için Batı Kök Türk eline kaçmış (s. 145) ve romandan çıkmıştır. İkinci romanda yaşlı Binbaşı Pars olarak Doğu Türk eline dönecek (s. 87) ve ilerleyen bölümlerde Urungu'nun Kür Şad'ın oğlu olduğunu anlayacaktır. Bozkurtlar Diriliyor, Türkiye Yayınevi'nde sekiz baskı yapmıştır: 1949, 1950, 1953, 1957, 1962, 1965, 1969, 1971. Bundan sonraki baskılar Ötüken Yayınevi'ne aittir. Ötüken Yayınevi, 1973 yılında Bozkurtlar adıyla iki eseri birlikte yayımlamıştır. Böylece 1973 yılında Bozkurtlar Diriliyor romanının dokuzuncu baskısı yapılmış olmaktadır. Eylül 2010'da eserin 101. baskısı yapılmıştır (Araç 2011). Ekim 2017'de roman 127. baskıya ulaşmıştır. Eser, Baysan Basım ve Yayın ile İrfan Yayınevi tarafndan da basılmıştır.Memmed İsmayıl tarafından Azerbaycan Türkçesine aktarılan ve 1993'te Bakü'de basılan 19.000 tirajlı Bozgurdlar eserinde de iki roman birliktedir. Bozkurtlar Diriliyor için verilen sayfa numaraları, 1971'deki sekizinci baskıdandır. Özbekistan'ın tanınmış yazar ve şairi Tahir Kahhar Bozkurtların Ölümü'nden (2001) sonra Bozkurtlar Diriliyor romanını da Kökbörilerning Tirilişi adıyla Özbek Türkçesine aktarmıştır. Aktarma, Özbekistan Yazarlar Birliği'nin yayın organı olan Cahan Edebiyatı dergisinin Kasım 2006 ve Aralık 2006 sayılarında Taşkent'te yayımlanmıştır (Burhanidinova 2011). 2016'da kitap olarak da yayımlanan eser, Özbek Kitap Âlemi sitesinin haberine göre 2016 sonu-2017 başındaki haftalar içinde Taşkent'te "en çok satan kitaplar" listesinde ilk sırada yer almıştır. Romanın Türü-Nasıl Bir Roman? Hiç şüphesiz Bozkurtlar Diriliyor da tarihî bir romandır. Fakat Bozkurtların Ölümü'nden farklı olarak bu eserde aşk ön plana çıkar. Yine devlet ve millet uğruna kendilerini feda eden insanlar, yine dönemin kahramanlık anlayışı, yine sonsuz bozkır yasası, yine olağanüstü kişilikler ve efsanevi motifler... Fakat aşk, bütün bunların önünde. Feragat örneği kahramanlar ve onların etrafında dönen olaylar Urungu ile Ay Hanım'ın aşkına âdeta bir zemin teşkil ediyor. Zemin teşkil etmekle kalmuyor; bağımsızlık ve hâkimiyet ülküsü ve bu ülküye göre davranması tabii olan kahramanlar ile aşk arasında bir iç çatışmaya yol açıyor. Gök Türk Devleti'nin yeniden kurulup büyümesi ve Dokuz Oğuzların bağımsızlık arzuları ile paralel olarak yürüyen Urungu ile Ay Hanım'ın aşkı, sonunda o kadar öne çıkıyor ki romanın trajik bitişini de bu aşk oluşturuyor. Ölüm Uçurumu, uçurumdan gelen sesler gibi esrarengiz motiflerle süslenmiş trajik son, okuyucuyu alıp götürüyor. Bozkurtların Ölümü'nde de son derece etkili ve ölümlerle biten trajik bir son vardır. Fakat orada ölenler, bağımsızlık ülküsü için kendilerini feda eden kahramanlardır. Bozkurtlar Diriliyor'da da Ay Hanım kendi boyunun bağımsızlığı için savaşmış ve ölmüştür. Urungu da aynı savaşta Gök Türklerin hâkimiyeti için Ay Hanım'ın Dokuz Oğuzlarına karşı vuruşmaktadır. Fakat Ay Hanım'ın öldürülmemesi, sağ kalabilmesi için de bütün gayretini sarf etmektedir. Neticede Ay Hanım'ın öldürülmesine engel olamaz ve cesedini kucağına alıp atını Ölüm Uçurumu'na sürer. Her yıl bir erkekle bir kadını alan Ölüm Uçurumu'ndan ürpertici sesler gelir: “Şimdi oradan hafif bir ses geliyordu. Ürperdiler. Bu ses Ötüken'de çok söylenen bir deyişe benziyordu." "Ay'ın bahtı karanlık Urungu'nun karadır." "Sonra hafif bir su sesi işittiler. Dördü birden kılıçlarını çekerek uçurumun derinliklerinde kaybolan Ay Hanım'la Urungu'yu selâmladılar ve kılıçlarını eğdiler... Uçurumdan hafif bir mırıltı, bir türkü sesi geliyordu. Dört Gök Türk, gözlerini Pars'tan kaldırıp bakıştılar: Dördünün de gözleri yaşlıydı..." (s. 173). İç çatışma sadece devlete bağlılık ile aşk arasında değildir. Belki ondan da derinde başka bir çatışma vardır. Urungu, bir tigin, bir şehzade olduğu hâlde annesine söz verdiği için bunu açıklayamaz ve sıradan bir Gök Türk eri olarak hayatını sürdürür. Ay Hanım ise Dokuz Oğuz kağanının kızıdır. Urungu'nun evlenme teklifi üzerine "Bir kağan kızı karabudundan biriyle nasıl evlenir?" (s. 62) cevabını verir. Ay Hanım da Urungu'ya tutkundur ama dönemin göreneklerine göre sıradan biriyle evlenemez. Bu çatışma roman boyunca sürer. Sonunda Ay Hanım, Urungu'nun kimliğini öğrenir ama çok geçtir. İki tarafın savaşında Ay Hanım kendi boyunu savunurken ölür. Ay Hanım çok güzel ve gözlerine bakanı tesir altında bırakan, âdeta büyüleyen bir kağan kızıdır. Bu özelliğiyle başka Gök Türk beyleri de ona âşık olmuştur. Bunlardan Deli Ersegün'ün delice aşkı da romanda işlenir. Bu da romanda başka bir iç çatışmaya yol açar. Bu çatışma, Ersegün'ün Ay Hanım'a âşık olduğunu öğrenen Urungu'nun, Ay Hanım'ı görmeye gitmekten vazgeçmesine kadar varır. Bozkurtların Ölümü için tarihî roman nitelemesinin yetmeyeceğini, onun aynı zamanda bir destan roman olduğunu söylemiştik. Bozkurtlar Diriliyor da bazı efsanevi unsurlarla süslenmiş olmakla birlikte aşkı ön plana çıkarmasıyla, aşkın doğurduğu iç çatışmalarla "epik"ten "lirik”e doğru kaymıştır. Dolayısıyla Bozkurtlar Diriliyor için "epik-lirik tarihî roman" nitelemesini yapabiliriz. Elbette bu eser de "tezli roman"dır; içindeki lirik unsur (aşk), onun tezli roman olmasına engel değildir. Atsız, kullandığı aşk temasına rağmen bu eserini de bilinçli bir şekilde belli bir tezi, Türklük tezini vurgulamak için yazmıştır. Kerem ile Aslı, Aşık Garip" gibi Türk halk hikâyeleri de epikten liriğe doğru giden bir değişimin sonucudur. Bu gidişin ara merhalesinde Dede Korkut'taki Bamsı Beğrek hikâyesi vardır. Ruh Adam romanının incelemesinde görüleceği üzere Atsız, 1940'larin sonunda, yani Bozkurtlar Diriliyor'u yazdığı sıralarda su yüzüne çıkmayan bir aşk macerası yaşamıştır. Bozkurtlar'ın ikincisinde aşkın öne çıkarılmasında, yaşadığı bu aşkın da rolü var mıdır acaba, diye düşünmeden edemiyorum. Bozkurtlar Diriliyor'da Zaman-Roman ile Tarihî Olayların İlişkisi Bozkurtların Ölümü'nde olayların tarihini sık sık veren Atsız, Bozkurtlar Diriliyor'da bunu yapmaz. Sadece romanın ikinci kısmının başlığında bir tarih verilmiştir: "İhtilâlden Kirk Yıl Sonra (679 yılında)" (s. 7). Birinci kısmın başlığı "İhtilâl Başarılamadıktan Sonra"dır. Burada kastedilen 639'daki Kür Şad ihtilalidir. İhtilalden dolayı korkuya kapılan Çin'in, Kök Türkleri Çin Seddi'nin dışına çıkarmasıyla bu kısım biter. Atsız tarih vermemiştir ama bu olayın 641'de olduğunu biliyoruz. Asıl olaylar ikinci kısımda, yani 679'da başlar, sekiz yıl sürer ve 687'de biter. Atsız'ın ikinci romanda tarih vermemesinin sebebi bence, birinci romana göre bu romandaki zaman aralığının çok kısa olmasıdır. Yine de roman ile tarihî olayların ilişkisini görebilmek için 679-687/692 yılları arasındaki Kök Türk tarihini özet olarak vermemiz uygun olacaktır: Kök Türklerin Aşide soyundan Wen-fu ile Feng-ci'nin önderliğinde Türkler ayaklanır. Aşina soyundan Ni-şu Beği kağan ilan ederler. İsyancıların sayısı 100.000'e ulaşır. Çin, 300.000 kişilik bir ordu çıkarır ve 680 baharında isyanı bastırır. Kağan ölür, isyancıların büyük kısmı teslim olur (s. 241-243). 178 Kök Türklerden teslim olmayanlar Lang Dağı'nda mevzilenirler. Wen-fu bu defa Aşina soyundan Fu-nien'i kağan ilan eder (680). Çinli komutan, Fu-nien ile Wen-fu arasına nifak sokar. İki Türk grubu savaşır. Çinli komutan, kuzeye kaçan Fu-nien'e ani bir baskın yapar. Sıkıştırılan Fu-nien, Wen-fu'yu yakalayıp teslim edeceğine ve kendisinin de teslim olup generalin hizmetine gireceğine dair söz verir. Teslim olurlar. Fakat Çin sözünde durmaz; Fu-nien ve Wen-fu başta olmak üzere 54 Kök Türk ileri geleni başkentte idam edilir (681) (s. 243-244). Fu-nien yenildiği sırada Aşina Kutlug kaçarak Çogay Kuzı dağına ulaşır ve oradaki Kara Kum şehrine yerleşir. Dağılan Kök Türkleri toplar. 5.000 kişi 179 olurlar (s. 245-246). Mülteci Kök Türklerin teftiş ve yönetiminden sorumlu olan Tunyukuk da kaçar ve Aşina Kutlugʻa katılır; İlteriş adıyla Kutlugʻu kağan ilan eder. Kutlug da onu apa tarkanlığa getirir ve askerî işlerin sorumluluğunu ona verir. (s. 247-252). 682'de Aşina Kutlug, Dokuz Oğuzlara hücum edip pek çok koyun ve at ele geçirerek güçlenmiştir. Kardeşlerinden Mo-ço'yu (daha sonraki Kapgan Kağan) şad, Tu-si'yi yabgu ilan eder (s. 252-253 682-683 tarihlerinde İlteriş ve Tunyukuk komutasında çeşitli Çin eyaletlerine akınlar yapılır (s. 253-254). 684'te İlteriş komutasında Çin'in So (Şuo) eyaletine akın yapılır (s. 684'te Dokuz Oğuzlar Çin'e ve Kıtay'a elçi gönderip Kök Türklere karşı ittifak yapmak isterler. Tunyukuk bunu öğrenip kağana arz eder. Kağan da orduyu aklına göre sevk et, der. Tunyukuk komutasındaki Kök Türkler, Dokuz Oğuzlara hücum eder. Toğla kıyısında yapılan savaşta Dokuz Oğuzlar yenilir. Kök Türkler Ötüken'e yerleşir (256-258). 686'da İlteriş komutasında So eyaletine, daha sonra da Tay eyaletine akın yapılır (s. 254). 687'de İlteriş ve Tunyukuk komutasında önce Çang-ping eyaletine, daha sonra So eyaletine akın yapılır (s. 254). 692'de İlteriş Kağan vefat eder; Mo-ço, Kapgan unvanıyla kağan olur (s. 255, 259). 682-692 yılları arasında Dokuz Oğuz, Kırgız, Kurikan, Otuz Tatar, Kıtay ve Tatabılara muhtelif seferler yapılır. Dokuz Oğuz akınlarından birinde İlteriş Kağan, Baz Kağanı öldürür (s. 259). Kök Türklerin ikinci döneminin başlangıç yılları, özellikle Toğla Savaşı'nın tarihi hakkında tarihçiler arasında farklı görüşler vardır. Giraud'ya göre savaş 682'de, Clauson'a göre 687'de olmuştur. Ben kitabımda 684 tarihini ileri sürdüm (Ercilasun 2016: 257-258). Saadettin Gömeç 687 tarihini kabul eder (Gömeç 2009: 114). Atsız, Türk Ansiklopedisi'ne 1972'de yazdığı “İlteriş Kutluğ Kağan" maddesinde bu savaş için bir tarih vermez. Toğla Savaşı dışında, Dokuz Oğuz, Kırgız, Kurıkan, Otuz Tatar, Kıtay ve Tatabılara yapılan seferlerin tarihleri de belli değildir. Bozkurtlar Diriliyor'da olaylar 679'da başladığı hâlde 679-681 arasındaki ilk isyanlar romanda yer almaz. Eserde 679 dışında bir tarih de verilmemiştir. Ancak romandaki olayları ve zamanla ilgili ifadeleri takip ederek tarihler hakkında bazı sonuçlara ulaşabiliriz: Kür Şad'ın eşi, Urungu'nun annesi 679 yılında ölür (s. 7-12). Urungu, "anası öldükten bir yıl sonra Taçam'ı" everir; kendisi de obasına veda ederek “bozkırların kucağına” atılır (s. 20). Bir yıl geçtiğine göre 680 yılındayız. İlkbahar biter, "yazın sıcaklığı" başlar. Tonyukuk Çin duvarından atlayarak kaçar; Kutluk Şad'a katılır; 17 kişi olurlar (s. 3538). Buna göre Tonyukuk'un kaçışı, Kutluk'a katılması ve 17 kişiye yükselmeleri 681 yazında oluyor. "Bozkıra yeni bir bahar" gelir; 700 kişi olmuşlardır. Kutluk Şad, kağan ilan edilir; devlet kurulmuş olur (s. 53-55). "Yeni bir bahar" ifadesiyle 681 yazından sonra gelen 682 baharı kastedilmemektedir. Bunu, 700 kişi oldukları zaman kağan ilan edilen İlteriş'in, Tonyukuk'a söylediği şu sözlerden anlıyoruz: "-Tonyukuk! Kurt başlı sancağı kaldırdığım zaman bana ilk katılan sen oldun. İki yıllık savaşlarda da yüksek bilgi ve aklınla işi iyi idare ettin." (s. 54). Demek ki iki yıl geçmiştir ve “yeni bahar", 683 baharıdır. Kuruluş törenlerindeki ozanı dinleyen Urungu, onbaşıdır ve onbaşılık rütbesi “Çinliler ve Kıtaylarla yapılan savaşlarda çok yararlık gösterdiği için" kendisine verilmiştir. Demek ki 681 yazı ile 683 baharı arasındaki "iki yıllık savaşlar" Çinliler ve Kıtaylarla yapılmıştır. Dokuz Oğuz kağanı Baz Kağanın Çin'e ve Kıtay'a ittifak için elçi göndermesi, Tonyukuk'un bundan haberdar olması, Tuğla kıyısında savaş ve Baz Kağanın ölümü ile ilgili olaylarda (s. 58-63) zamanla ilgili herhangi bir ifade kullanılmaz. Ancak, hemen sonraki bölümde, ordu Şandung seferinde iken "Güz aylarının gelmek üzere" olduğu ve Tuğla savaşında yaralandığı için Urungu'nun bu akına katılamadığı belirtilir. Urungu'nun o sırada "kırk sekiz yaşında" olduğu da kaydedilir 180 (s. 64). Olayların akışına göre Toğla Savaşı, güz aylarındaki Şandung seferinden önce olmuştur. 683 baharının sonlarında veya yaz aylarında. Urungu'nun yaşının 48 olması da bizi 683 yılına götürüyor. Gerek Bozkurtların Ölümü'nün sonunda (s. 271) ihtilal sırasında Urungu'nun 4 yaşında olduğunun belirtilmesi, gerek Bozkurtlar Diriliyor'un başında (s. 9) annesinin Urungu'ya “Doğduğun zaman Türkler Çin'e tutsak gideli beş yıl olmuştu." demesi, Urungu'nun doğum tarihinin 635 olduğunu gösteriyor. Bu durumda 48 yaş açıkça 683 yılına denk gelir.Urungu 48 yaşında iken üç torunundan ve Taçam'ın yedi yaşındaki kızından bahsedilmesi (s. 64) romanda bir tarih yanılgısıdır. Taçam 680'de evlendiğine göre kızının doğumu 680-681'den önce olamaz. Dolayısıyla Urungu 48 yaşında iken torunu ancak 2-3 yaşında olabilir. Diğer iki torunun da daha büyük olamayacağı tabiidir. "Baz Kağan'ın ölümünden sonra Gök Türklere baş eğmeyip kuzeye çekilerek yeniden derlenip toparlanmaya çalışan Dokuz Oğuzlar”ın anlatıldığı bölüm “Güzle birlikte kuzeye soğuklar da gelmişti.” cümlesiyle başlamaktadır (s. 69). Ayrıca Çin'e elçi olarak gönderilip dönüşte, Gök Türklerin Şandung seferine rastlayarak bir şekilde Taçam'ı da tutsak edip Dokuz Oğuz obasına dönen Kuni Sengün'ün söyledikleri de olayların hemen arka arkaya geliştiğini gösteriyor: "Gök Türkler çok tetik davrandılar. Ben Çin kağanına çıkmadan bozgunumuzun haberi Çin'e geldi. Sonra da Gök Türkler Çin'e akın ettiler." (s. 70). O hâlde kuzeyde "küçük bir gölün kıyısına" Ay Hanım'ın 20-30 çadırlık obası kurulduğu sırada da tarih 683 güzüdür. Deli Ersegün, babasını öldüren Ay Hanım'dan öç almak için Dokuz Oğuzlara gider, fakat tutsak olur. Kışı orada geçirir. Dokuz Oğuzlar 100 çadır olmuşlardır. Bahar gelir. Gök Türklerin Dokuz Oğuzlar üzerine yürüyeceğini öğrenir ve yurduna gitmek üzere kaçar (s. 85-87). Demek ki Ersegün, 683-684 kışını Dokuz Oğuzlarda tutsak olarak geçirmiş, 684 baharında kaçmıştır. Seksen yaşındaki Binbaşı Pars, Batı Türk Eli'nden oğullarıyla birlikte yurduna dönerken Ölüm Uçurumu civarında Dokuz Oğuz obasına rast geldiğinde "yazın ilk günleri" idi. Dokuz Oğuzlar 200 çadır olmuşlardı; 300 çerileri vardı (s. 88-90). Buna göre 684 yılının yaz aylarına girilmiş oluyordu. Pars'ın Ay Hanım'dan İlteriş Kağana elçi olarak gitmesi, oğullarıyla birlikte İlteriş'e katılması, sonra da İlteriş'in elçisi olarak Urungu'nun da bulunduğu bir kafile ile Ay Hanım'a elçi olarak gönderilmesi ve bu arada hem Pars'ın, hem de Ay Hanım'ın, Urungu'nun kimliğini öğrenmesi gibi arka arkaya gelişen olayların hepsi 684 yazında olmalıdır. Yukarıdaki olayların geçtiği birkaç bölümden sonra gelen "Vu Katun'un Gözdesi" başlıklı 21. bölümde geçen olaylarla ilgili hiçbir tarih belirtisi romanda yoktur. Sadece Dokuz Oğuzların "beş yüz çadırlık bir el" oldukları ve "altı yüz kadar savaşçı” çıkarabildiklerinden söz edilmektedir (s. 135). 684 yazında 200 çadır iken 500 çadıra çıkmış olmaları aradan bir iki yıl geçtiğini düşündürtüyor. 200.000 kişiyle Gök Türklere saldırmak için hazırlanan Vu Katun'un komutanı Hoay-i, Tonyukuk'un casusları yüzünden saldırıya geçememiştir: “Başkumandan Hoay-i'nin Gök Türklere karşı iki yüz bin kişiyle yapacağı saldırış bir türlü anlaşılamayan sebepler yüzünden suya düşünce Vu Katun çok üzüldü." (s. 130). Bu olayın tarihini romandan tespit edemiyoruz ama Atsız, 1972'de Türk Ansiklopedisi'ne yazdığı "İlteriş Kutluğ Kağan” maddesinde, 686 yılında Gök Türkler üzerine "200.000 kişilik büyük bir ordu gönderen" Çinlilerin, "Çin kumandanının beceriksizliği yüzünden başarı” kazanamadıklarını belirtir (Atsız 2014: 93) 1972'de olayın tarihini 686 olarak belirten Atsız'ın 1949'da da aynı şekilde düşündüğünü tahmin edebiliriz. İlteriş Kağan'ın Bilge Tonyukuk´la birlikte 20.000 atlıyla Çin'e yaptığı başarılı seferin (s. 139–145) tarihi hakkında da romanda bir ipucu yoktur. Liu-Mau-Tsai, Çin'e yapılan Gök Türk akınlarının listesini vermiş tir. Buna göre 686'da sadece İlteriş komutasında So ve Tay eyaletlerine, 687'de İlteriş ve Tunyukuk komutasında Çang-ping ve So eyaletlerine ikişer akın yapılmıştır (Liu 2006: 567). Romandaki akın bunlardan her hangibiri olabilir. Gök Türklerin Dokuz Oğuzlara yaptığı ve Ay Hanım ile Urungu'nun ölümüyle sonuçlanan akının (s. 161-173) tarihi hakkında da romanda bir ipucu yoktur. Son Çin akınından sonra olduğuna göre bu olayı 687 yılına yerleştirebiliriz. Doğudaki Kök Türklerin birinci dönemiyle ilgili olarak sadece Çın kaynaklarında bilgi vardır. Bu sebeple Atsız da Bozkurtların Ölümü'nū yazarken, eseri kaleme aldığı dönemde bilinen Çin kaynaklarından (Fransızca olanlardan ve bunların Türkçe tercümelerinden) yararlanmıştır. Kök Türklerin ikinci döneminde ise Çin kaynakları yanında kendi kaynaklarımız da devreye girer. Türk bengü taşları (Kök Türk anıtlan), doğrudan doğruya Türkler tarafından yazılmış dönem tarihleridir. Bozkurtlar Diriliyor'daki olaylar, ilk kısım hariç, 679-687 yılları arasında geçer. Bu yıllarla ilgili en önemli Türk kaynağı Tunyukuk bengū taşıdır. Atsız da Çin kaynakları yanında büyük ölçüde Tunyukuk anıtına dayanmıştır. Fakat Tunyukuk anıtında hiç tarih verilmemiştir. Atsız'ın romanda açıkça tarih vermeyişinin bir sebebi de bu olmalıdır. Tarihi bugün dahi tartışılan Toğla Savaşı'nı Atsız'ın 683 olarak kabul ettiğini ve Baz Kağan'ı bu savaşta öldürdüğünü görüyoruz. Ay Hanım ile Urungu'nun ölümüyle sonuçlanan Dokuz Oğuz akını, bengū taşlarda umumi ifadelerle belirtilen akınlar arasındadır. Atsız bunlardan birini 687 yılına yerleştirmiştir. "Cenupta Çin milleti düşman imiş. Şimalde Baz Kağan, Dokuz Oğuz milleti dūș manımış. Kırgızlar, Kurikanlar, Otuz Tatarlar, Kıtaylar, Tatabılar hep düşman imiş Babam kağan bunca ...... kırk yedi yol asker sevketmiş, yirmi savaş savaşmış.” (Atsiz, Orhun, 21 Mart 1934: 97). Köl Tigin anıtında geçen Bilge Kağan'ın bu sözlerini özellikle Atsız aktarmasından verdim. Çin imparatoriçesi Vu Katun'un Buda rahipliğinden gelen gözdesi Hoay-i ve onun, Tonyukuk'un casusu Karabuka yüzünden yapılamayan seferi romanda genişçe yer tutar. Hoay-i gerçekten tarihî bir şahsiyettir, imparatoriçe ile samimi bir ilişki içindedir ve Buda rahipliğinden gelmiş biridir. İmparatoriçe Vu, emrine 18 general vererek onu başkomutanlığa getirmiş ve Kök Türkler üzerine yürümesini emretmiştir. Çin ordusu sefere çıkmış, fakat Türk ordusuna rastlamadığı için geri çekilmiştir (İsenbike Togan 2006: 238). Ancak bu olay romandaki gibi 686'da olmamış, 693 yılında olmuştur ve artık Kök Türk tahtında İlteriş değil Kapgan Kağan vardır. Romanda tarihî olaylar değil, kurmaca olaylar ağırlıktadır. Bilinen tarihî olaylar, kurmaca olaylar için bir zemin teşkil eder. Bozkurtların Ölümü'nden farklı olarak bu eserde aşk ön plana çıkar. Urungu ile Ay Hanım'ın aşkı romanın asıl eksenini oluşturur. Birçok gerilim ve iç çatışma, bu aşk etrafında yaşanır. Deli Ersegün'ün Ay Hanım'a âşık olması da diğer bir iç çatışmaya yol açmıştır. Bilge Tonyukuk'un Çin'de ve Dokuz Oğuzlar içinde casusları olduğu, onun geniş bir istihbarat ağına sahip bulunduğu muhakkaktır. Bunu, kendi diktirdiği anıtın satır aralarından anlıyoruz. Atsız da bunu fark etmiş ve Tonyukuk'un Çin sarayına soktuğu Karabuka'yı (Yinşao'yu) kurgulamıştır. Bu casus etrafında dönen entrik olaylar da romandaki gerilimi artırmıştır. Bozkurtlar Diriliyor'da sadece 679-687 yılları arasındaki olaylar yoktur. Sık sık geriye dönüş tekniği uygulanır ve eski tarihler hatırlanır. Bozkurtların Ölümü'ne göre bu romanda geriye dönüşler daha fazladır. Bu da son derece tabiidir; çünkü bazı geriye dönüşler önceki romanla ilgilidir. İlk geriye dönüşler romanın hemen başındadır. Ölüm döşeğinde bulunan annesi, Urungu'ya geçmişle ilgili bazı şeyler anlatır. Kurmaca bir şahsiyet olan Urungu'nun 679'dan önceki biyografisini bu anlatımdan öğreniriz. Urungu, babasının Kür Şad olduğunu da o zaman öğrenir (s. 8-11). Ölmüş olan annesinin başında beklerken eski hatıralar Urungu'nun gözünde birer birer canlanır (s. 12-19). Okuyucu, Urungu'nun biyografisinin bir kısmını da bu hatıralardan öğrenir. Bozkurtların Ölümü'ndeki kahramanlardan biri Bozkurtlar Diriliyor'da da yer alır. Bu Binbaşı Pars'tır. 80 yaşına gelmiştir. Oğullarıyla birlikte Batı Türk Eli'nden yurduna dönerken Ölüm Uçurumu'nun yanında eski günleri hatırlar (s. 88-89). Bunlar birinci romanda geçen olay ve şahıslara dair hatıralardır. Binbaşı Pars, Urungu'nun kimliğini araştırırken de sık sık eski günleri hatırlayacaktır.
·
135 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.