Gönderi

- Sevgili dostum, pek sevimli, tatlı bi Rus soylu kişisi tanıyorum: Bu genç düşkündür edebiyatı, her türlü güzel şeye pek düşkündür. Büyük Engizisyoncu'nun da yazarı olur... Geyne derken onu söylemek istemiştim! İvan, utançtan yüzü kıpkırmızı, - Büyük Engizisyoncu'yu ağzına alma! diye bağırdı. - Ya Jeolojik Devir? Anımsıyor musun? Güzel bir yapıttı doğrusu! - Kes sesini, yoksa öldürürüm seni! - Beni mi öldüreceksin? Kusura bakma ama sonuna dek söyleyeceğim. Sana bu hazzı vermek için gelmiştim zaten. Ah, içleri yaşamak tutkusuyla titreyen, heyecanlı, genç dostlarımın hayallerine bayılırım! Geçen ilkbahar buraya gelirken şöyle düşünüyordum: "Orada yeni yeni insanlar var; her şeyi yıkıp yeniden yamyamlıktan başlamak istiyorlar. Budalalar, bana sormadılar! Bence hiçbir şeyi yıkmamalı. Yalnızca insanın kafasındaki Tanrı kavramını yok etmeli, yeter. İşe bundan başlamalı işe! Bundan başlamalı... Oysa bu budalalar anlayamıyorlar bunu! Kişioğlu hep beraber Tanrı'yı inkâr ettiği gün (jeolojik devirler gibi bu devrin de bir gün geleceğine inanıyorum) yamyamlığa gerek kalmadan eski dünya görüşü, ahlâk anlayışı kökünden yok olacak, yepyeni bir hayat başlayacak. İnsanlar, yalnız bu dünyanın nimetlerinden yararlanmak, hayatın kendilerine verebileceği mutluluğu, sevinci sonuna kadar tatmak için birleşecekler. Kişioğlunun ruhu Tanrısal, dev bir gururla büyüyecek, 'Tanrı-insan' çıkacak ortaya. Kişioğlu kendi gücüyle, bilimiyle doğayı her saat biraz daha yenince öylesine yüce bir haz duymaya başlayacak ki bu ona eski göksel hazların tümünü unutturacak. Herkes ölümlü olduğunu, öldükten sonra bir daha dirilmeyeceğini öğrenecek. Ölümü Tanrı gibi mağrur, sakin karşılayacak. Gururundan, hayat pek kısa diye homurdanmasının yersiz olduğunu anlayacak, kardeşini çıkar gözetmeden sevmeye başlayacak. Sevgi hayatın ancak bir saniyesini dolduracak, ama sevginin bir anlık olduğunun bilincine varılması onun ateşini, eskiden öteki dünyada kavuşulacak sonsuz hayata duyulan sevginin ateşine eşit kılacak..." Böyle sürüyordu işte. Çok hoş! İvan kulaklarını tıkamış, önüne bakarak oturuyordu. Zangır zangır titremeye başlamıştı. Şeytan sürdürüyordu anlatmasını: - Sevgili dostum şöyle düşünüyordu: "Önemli olan, bir gün böyle bir devrin başlayıp başlamayacağıdır. Başlarsa her şey karara bağlanmış, insanlık kesin olarak değişecek demektir. Gelgelelim, kişioğlu yaradılıştan budala olması nedeniyle belki daha bin yıl değişmeyeceği için, gerçeğin bilincine daha şimdiden varan herkes canının istediği, uygun gördüğü yolla değişmek hakkına sahiptir. Bu yolda 'her şey serbesttir' ona. Dahası var: Bu devir hiçbir zaman gelmeyecek bile olsa, Tanrı, ölümsüzlük diye bir şey olmasa yeni insanın 'Tanrı-insan' olması -dünyada yalnız bile kalsa- gene de hoş görülür. Yeni kişiliğiyle, yüreğinin tüm hafifliğiyle eski köle-insanın koymuş olduğu ahlâk engellerini gerekirse üzerinden atlayarak geçmesi suç sayılamaz. Tanrı için yasa yoktur! Onun ayak bastığı her yer kutsaldır! Benim ayak bastığım yerse o anda, 'her şeyin serbest' olduğu yer olur!.. Bütün bunlar çok hoş şeyler aslında. Yalnız şu var, işi dalavereye dökmeye karar verdiysem gerçeğin onayı neme gerek? Ama günümüzün Rus insancığı böyledir işte: Onay almadan dalavere bile çevirmez, öylesine tutulmuştur gerçeğe..."
Sayfa 821 - İletişim Yayınları
43 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.