"Şüphesiz bu ışığı (Hayat ve Akıl'a yukarıdan gelen aydınlatmayı gördüğümüzde bu varlıklara yöneliriz; onları arzu eder, onlardan gelen ışımadan mutluluk duyarız, nasıl ki dünyevi aşkın da konusu maddi form olmayıp onda kendini gösteren Güzellik ise.
Bu varlıklardan her biri kendisinden dolayı vardır, ama kendisine İyi tarafından gönderilmiş olan renkten dolayı arzu nesnesi haline gelir.
Kendisini güzel kılan ve böylece meydana getirdiği aşkın konusu yapan, (Tanrı) İyi' dir.
Ruh bu yukarıdan gelen şeye sahip olduğu için arzu duyar, aşık olur.
Bu şey olmasa Akıl'ın kendisi bile bütün sevimliliğine rağmen Ruh'u harekete geçirmez.
Çünkü Akıl'ın güzelliği İyi'den gelen bu aydınlanma olmadığı zaman ölüdür ve Ruh da orada, Akıl'a karşı kayıtsız olarak öylece soğuk bir şekilde durur.
Ama tanrısal olandan içine alev düştüğünde kendini taparlar, güç kazanır, uyanır, ka natlarını açar, neşeli bir şekilde yukarı doğru uçmaya başlar ...
Onu yukarı doğru yükselten, uçuran, bu aşkının kaynağı olan şeydir.
O böylece Akıl'ın ötesine geçer, ama İyi'nin ötesine geçemez; çünkü onun ötesinde bir şey yoktur.
Akıl'ın kendisinde kaldığında Ruh, hoş ve görkemli varlığı görür, ancak aradığı, peşinden koştuğu her şeye sahip değildir.
Gördüğü yüz şüphesiz güzeldir, ama bakışını üzerinde tutma gücüne sahip olacak kadar da güzel değildir" Plotinos
s 209