Gönderi

bu herife mi sövsem inananlara mı sövsem bilemedim
Bayburt'a bağlı Hart'ta (Aydıntepe B.), Şeyh Eşref tarafından 26 Ekim 1919'da başlatılan ve 24 Aralık 1919'da sona erdirilen bir ayaklanma, Osmanlı tarihinde görülenlerin en tipiklerinden birisi idi. Çünkü yurtsever her kişinin vatanı kurtarma kaygısı içinde bulunduğu bu sıralarda, Şeyh Eşref'in de istekleri ve üzüntüleri vardı. Fakat bu üzüntüler ne vatanın düşman istilasına uğramasından, ne devletin istiklalini kaybetmek üzere oluşundan ne de Türk topraklarının pay edilmesine doğru yabancılar tarafından girişilmiş olan hareketleri görmesinden ileri geliyordu. Bu gibi hâller, Şeyh Eşrefin belki de bütün ömrü boyunca bir defa hatırından bile geçmemişti. Çünkü o, küçük işlerle meşgul görünmüyordu, büyük davalar peşinde idi. 1908 yılından bu yana yaptığı telkinler onun, kutsal bir varlık olduğu ve kendisine kurşun işlemeyeceği söylentilerini, yaygın bir hâle getirmişti. Erzurum dolaylarından Karadeniz kıyılarına kadar ünü yayılmış olan bu yobazın müritlerinin sayısının çok olduğu tahmin olunuyordu. Ancak aşırı hareketlerinden dolayı, Birinci Dünya Savaşı'ndan önce Erzurum'da gözaltına alınmıştı. Fakat o, Erzurum'un Ruslar tarafından işgalinden sonra tekrar Hart kasabasına dönmüş ve eski tutumunu sürdürmeye başlamıştı. Bulunduğu "Bölgede milli birliğin kurulmasına ciddi şekilde engel" olan Şeyh Eşref, padişahı da tanımıyor, kendi adına hutbe okutmayı düşünüyor, "Yedi devlet krallarını", Hart'ta huzuruna toplayacağını, dünyayı ıslah edeceğini ilan ediyordu. Bayburt kaymakamı ve müftüsü, kendisini Bayburt'a davet ederek nasihat etmek istedilerse de şeyh, "Hükümeti dinsizlik, subayları da şeriata uyarsızlıkla itham ederek daveti" reddetmiş, müftüye de hakaret etmişti. Bundan dolayı kendisine bir gözdağı verilmek üzere Hart kasabasına 8 Aralık 1919'da 50 kişilik bir müfreze gönderildi. Şeyh, bu müfrezeyi çok iyi karşılamış, fakat gece yarısı müritleri vasıtası ile müfrezenin subaylarını tutuklamış, erleri de terhis etmişti. Ayrıca, kâfir olduklarını kabul ettiği subayları, imanlarını yenilemeye, günlerce ibadet etmeye mecbur tutan bu şeyh, müfrezenin başında bulunan binbaşıyı da şehit etmekten çekinmedi. (...) 13 Aralık'ta Hart kasabasına, şeyh ile anlaşmak üzere, aracılar gönderdiler, fakat bir sonuç alamadılar. Çünkü şeyh, esir subayları geri vermemekte ısrar etmiş, silah ve mühimmatını teslim için yapılan teklifleri reddetmiş ve sonuna kadar savaşacağını açıklamıştı. İşte bundan sonradır ki, hükümet zorlayıcı harekete karar verdi ve Hart kasabasını kuşattı. Ancak tesadüfler, ilk hamlede şeyhe yardımcı olmuştu, yani ona karşı kullanılmak istenen bir top ateşlenmemişti. Bu hâl, onun lehine bir durum meydana getirir gibi oldu ise de ikinci merminin patlaması ile birlikte taraflar arasında şiddetli bir çarpışma başladı ve 25 Ekim 1919'da başlayan bu çarpışma o gün gece yarısına kadar sürdü. Eğer bir top mermisi şeyh ile birlikte iki kızını, iki oğlunu ve beş müridini bir anda yok etmemiş olsaydı, herhalde çarpışma daha da sürecekti. Fakat bu olaydan sonra iki mürit ile daha önce onlara esir düşmüş olan iki subay, durumu bildirmek üzere hükümet kuvvetlerinin yanına geldiler ve bana kurşun işlemez diyen şeyhin bu iddiasını yalanlayan top mermisi olayını anlatarak, müritlerin teslim olacağını bildirdiler. Bu çarpışmada 3 subay ile 43 er yaralanmış ve 18 er de şehit olmuştu.
Sayfa 154
·
29 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.