Anlaşılan o ki; narsist bireyleri narsisistik savunmalarla, hazır taktiklerle
alt etmeye çalıştığımızda hem narsistleşiyor hem de onlarla kurduğumuz
ilişkilerde alta düşüyoruz. İşte tam da bu yüzden, semptom kovalamaktan,
narsist yakalamaktan ve taktik ezberlemektense narsisizmi anlamak gerek:
Sarsılmaz görünen özgüvenin ardındaki ruhsal çelimsizliği, karizmanın
ardındaki hamlığı, böbürlenmenin ardındaki utancı, yalanların ve
manipülasyonun ardındaki korkuyu, değersizleştirmelerin ardındaki
değersizlik inancını, yetersiz hissettirmelerin ardındaki yetersizlik algısını,
sürekli sızlanan mağdurun ardındaki faili, aşırı özverinin ardındaki hıncı,
kendini adamanın ardındaki asalaklığı, sahte tevazunun ardındaki kibri,
kendine acımanın ardındaki büyüklenmeyi, küskünlüğün ardındaki hasedi,
kalabalık sosyal çevrenin ardındaki içsel boşluğu, kendini sevme
söylemlerinin ardındaki kendilik nefretini, havalı (cool) duruşların
ardındaki empati yoksunluğunu, soğukkanlılığın ardındaki anksiyeteyi, ilgi
ve sahiplenmenin ardındaki kontrol ve iktidar çabasını, olgun duruşların
ardındaki çiğliği, eğlenceli görünümün ardındaki iç sıkıntısını, keyif
alışların ardındaki huzursuz arayışı, yarattığı ruh ikizi illüzyonunun
ardındaki geçici kılık ve hatta şekil değiştirme kıvraklığını, etkileyici
centilmenin ardındaki sadisti, cömert kahramanın ardındaki ruh ve beden
cimrisini, sımsıkı saran kucaklamanın ardındaki sarsıcı kopukluğu, ne
yaptığını bilen ağırbaşlı yetişkin görünümünün ardındaki sabırsız, güvensiz,
travma mağduru çocuğu görmeden, bilmeden, anlamadan narsist bireye
karşı kendini korumak mümkün değildir. Çünkü narsisizmin dinamiklerini
kavramadan narsist bireyle mücadele etmeye çalışmak, yel değirmenleriyle
savaşan Don Kişot gibi, bir illüzyona kılıç çekmeye benzer. Bir narsistle
yaşamak, orada olmayanla yaşamaktır. Orada olmayana karşı korunamayız.
Orada zannettiğimiz aslında nerededir? Önce bunu görmek, anlamak lazım.