Gönderi

Duş lifini bırakıp boş ellerini kalçasına götürdü. Du- daklarını yaladı. "Ee? Yanıma gelmeyi düşünmüyor mu- sun?" Gülümsedim. "Sadece bir dakikalığına seni izleme- nin tadını çıkarıyorum, bebeğim. Bu anı aklıma kazımak istiyorum." "Ah, ne kadar da tatlı." dedi ama sesindeki alaycı ton çok belirgindi. "Azgın bir kadını bekletmemen gerektiğini bilmiyor musun?" Hemen duşa atladım. "İbretlik bir söz," Islak bede- nini kollarımın arasına aldım. "Tekrar söyle." Onu öpmek için eğildim. O pürüzlü ses tonuyla güldü. "Azgın," dedi dudakla- rını benimkilere bastırarak. Ellerimi pürüzsüz sırtına götürdüm, ardından kalça- sina. "Son bir saattir seninle seks yapmak için bekliyorum, Jonas Faraday. Bazen koca bir aptal olabiliyorsun, bunu bi- liyor muydun?" Nazikçe dudaklarını öptüm. Ardından tıpkı onun bana yaptığı gibi öpücüklerim tüm yüzüne yayıldı. Ama su tepemizden aşağı akarken aynısı olmuyordu. Ona olan bağlılığımı kulağına fısıldamak istiyordum, ama su yüzüme çarpıyordu. Ona kendini güvende hisset... Aletimi kavrayıp hevesle onunla oynamaya başla- dı. "Jonas, hadi artık. Gün boyunca seni bekledim. Becer beni. Becer beni? Vay canına, şu an kesinlikle farklı nok-talardaydık. Onun gergin olduğunu ve nazik, yumuşak ve duygusal bir şeylere ihtiyaç duyduğunu sanmıştım. "Hadi," dedi yeniden. Elleri tüm hünerini gösterme- ye başlamıştı. İnledim. Bacağını duşun kenarına doğru açarak içine girmem için beni davet ediyordu. Ardından zıplayıp kucağıma atla- dı ve kollarını boynuma dolayarak beni içine aldı. Bir anda aletim içindeyken kucağımda daireler çizer olmuştu. Bu da neydi şimdi? Benim stres içindeki minik kele- beğime ne olmuştu? Kendinden geçmiş halde başını arkaya attı. "Harika hissettiriyorsun," dedi rahatlamış halde inleyerek. Bedeni alev almıştı. "Sen boşalıncaya kadar boşalmıyorum." diye mırıl- dandım. "Ah, yine mi," diye inledi. "Konuşmayı kes." Bacaklarını belime daha sıkı dolayarak daireler çizi- yor, inliyor, kucağımda adeta kıvranıyordu. "Ah Tanrı'm," dedi. "Jonas." Kollarımın arasında vahşi bir hayvan gibi tit- reyerek dudaklarıma saldırdı. Pekâlâ, öyle olsun. Siktir et. Onu duvara yapıştırarak yüklenip istediğinden çok daha fazlasını verdim. Beni onaylarcasına küçük bir çığlık atti. Tanrım, şu an kendini çok iyi hissediyordu. Çok, çok, çok ama çok iyi. Ama aklımdaki bu değildi. Onu du- vardan uzaklaştırarak tüm ağırlığı hâlâ kollarımdayken ar- kasına uzanıp suyu kapattım. Bana çılgınca saldırıyor, kıv- ranıyor, beni bir güzel beceriyordu. Üzerimde hoplamaya devam ederken onu yatak odamıza götürdüm. Kahretsin, yürümek bir yana şu an doğru düzgün düşünemiyordum bile. Onu yatağa yatırarak içinden çıktım. "Hayır," diye bağırdı. "Hayır, hayır, hayır geri sok onu!" Otoriter olmasına bayılıyordum. Burada patronun ben olduğumu ne zaman öğrenecekti? Bacaklarını ayırıp bal bademini yalamak için eğildim. "Hayır, hayır, hayır!" diye bağırmaya devam etti. Gözlerinde çılgına dönmüş bir ifade vardı. Saçları sırılsık- lamdı. Bronz teni ıslak, kaygan ve aklımı başımdan alacak kadar seksiydi. "Bu sefer benim dediğim ola..." Ama dilim klitorisine değdiği an inlemeye başladı. "Ah, evet," diye in- liyordu nefes nefese. Bastırmam için kalçasını yukarı doğru kaldırdı. "Ah, Jonas." Neden benimle sürekli mücadele ettiğini anlamıyor- dum. Onun için en iyisinin ne olduğunu bildiğimi ne za- man öğrenecekti? Dilim ve dudaklarımla onunla seviştim. O ise zevk- ten kıvranıyordu. "Jonas..." diye iç geçirdi sesli bir şekilde. Ama dedi- ğini yaptırmak için benimle mücadele etmeye devam edi- yordu. Dilimi vajinasının etrafında defalarca ve defalarca kaydırarak onu kıvrandırmaya devam ettim. Onun kilidini açacak her türlü numarayı uyguluyordum. Şu ana kadar benim güzel bebeğimi çok iyi öğrenmiştim. "Ben de seni yalamak istiyorum, Jonas." dedi titreye- rek. "Sana diz çöktürmek istiyorum."
Sayfa 22
·
105 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.