Gönderi

Tarihsel olarak Batılı alışveriş merkezi, seçkin tüketimden kitlesel bir tüketim biçimine geçişi vurgular. Bu yeni kent mekânlarında alışveriş yapmak; satın almayı, görmeyi, dolaşmayı ve yeme-içmeyi içeren bütüncül bir deneyim oluşturur. Burası kişinin daha iyi bir yaşam tarzı üzerine hayaller kurduğu ve bu hayalleri beslediği mekân hâline de gelmektedir. Bunda, mekânın her tür sosyoekonomik sınıftan insana açık olmasının rolü bulunmaktadır. Alışveriş merkezine girdiğinde kişi kendini içerideki mekânlara ve ürünlere sınırsız erişimi olan daha üst olanaklara sahip biri gibi hisseder. İyi ısıtılmış ve ışıklandırılmış bu mekânlarda alıcı ile ürün arasındaki ilişki, mağaza elemanından da bağımsızdır. Müşteriye, ürünleri serbestçe tanıması ve bunların hangi ihtiyacını gidereceğini zihninde tasarlaması için denetimli ve ürkütmeyen bir ortam sunulur. Tezgâhların ortadan kaldırıldığı dükkânlarda çeşitli sergileme yöntemleri geliştirilmiştir. Sunulan seçim yapma olanağına görünmez bir satın alma etkisi eşlik eder. Bunun aksine geleneksel dükkânlarda alışveriş süreci satış elemanı tarafından kişisel ve duygusal bir şekilde yönlendirilir. Alışveriş merkezlerinde ise kişisel etkileşimden ziyade arzu edilen objeler üzerinde daha yoğun enerji harcanır. Bunun yanı sıra alışveriş merkezinde kişinin sosyal kimliğinden sıyrılıp evrensel bir kimliğe bürünmesi istenir. Ürünlerin kalitesi ve fiyatı hakkında açıklayıcı bilgiler sayesinde erkek veya kadın müşterilerin kamuya açık alanlarda duydukları güvensizlik hissini üzerlerinden atmaları sağlanır. Büyük mağazalar da sadece kadın müşteri kesimini hedeflemek yerine bir çeşitlilik ve çoğulculuk anlayışını benimser. Yeniden tasarlanan bu tüketim kültürü çocuklardan, gençlerden ve erkeklerden yeni pazarlar yaratmaya çalışır. Keyif sunan mekânlar kadınsı karakterini yitirirken her kesimden insan, müşteri olarak hedeflenir.
·
642 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.