Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Çanakkale Ruhu
1915 Yılının hac mevsimiydi. Her hac mevsiminde olduğu gibi, dört bir yandan müminler geliyordu. Bu gelenlerin içinde Hindistan ulemasından alim, zahit, kalbi keşfe açık bir allah dostu da bulunuyordu. Bu allah dostu ile ahbaplık oluştu. Sohbetine katıldık. O kadar güzel sohbetleri oluyordu ki... kendisi de ağlıyordu, Dinleyenleri de ağlatıyordu. O zamanlar osmanlının çok sıkıntı da olduğu zamanlardı. Ehli küffar islama karşı saldırıya geçmişti. Çanakkale boğazında büyük savaşlar olduğunu duyuyorduk. Hindistanlı alimde aynı dönemde bir şey dikkatimi çekmişti: Sohbetlerinde ağlıyor, namazlarında ağlıyor, yolda yürürken bile gözünden yaş eksik olmuyordu. Sürekli ağlamaklıydı. Ağlamadığı zamanlar bile yüzünde hüzün vardı. Merakım arttıkça arttı. Ve bir gün kendisine bunun sebebini sordum: - Efendim. Bu mübarek yerdesin gözün gönlün açılacağı yerde devamlı ağlıyorsun. Ağlamadığın zamanlarda da yüzünde garip bir hüzün var. Bunun sebebi hikmeti nedir? Beni yanına oturttu. Gözlerinden damlalar hızlanarak akmaya başladı. Bir süre konuşamadan ağladı. Sonra yaşlarını sildi ve bana dediki: - Ben içimi yakıp kavuran bir hasretle çok uzaklardan buralara geldim. Kainatın efendisinin(sav) kokusunu, ruhaniyetini de Hindistandan alırdım. Onun aşkıyla duramadım. yollara düştüm. Şimdi buradayım. Medine de Efendimin(sav) kabri şerifi başındayım. Ama Hindistanda aldığı o güzel kokuyu, feyzi ve nuraniliği burada bulamadım. "Bu ne haldir" diye düşünüyorum. Acaba bir günah mı işledim, bir suçum mu var? Efendim benim üzerimden himmetini mi çekti? Ya da... ya da fahri kainat burada değil gitmiş. O burada olsa onu hisseder, onun ruhaniyetinden mutlaka bereketlenirdim. Bu hal beni perişan etti. Ağlamamın sebebi budur. Hikayeyi nakleden türbedar, bu Allah dostunu dikkatle dinlemiş. Ancak bu işe ne bir yorum getirebilmiş, ne de teselli edici bir şey söyleyebilmiş. Ancak türbedarında kafası iyice karışmış. Yaşlı türbedar, gündüz dinlediklerinin etkisinde kalmış. gece yatağına yattığında da kafasındaki soru işaretleri silinmemiş. Sabah namazına kalkmadan önce bir rüya görmüş. Rüyasında Kainat efendisi(sav) karşısındaymış. Nur yüzlü türbedar edebinden Efendimize, hintli alimin derdini şüphesini aktaramamış. Ancak Hz. Peygamber türbedara sanki onlar bu meseleyi konuşurken yanlarındaymış gibi, şu sözleri söylemiş: - Onun hissettiği doğrudur. Ben her zaman ki makamımda değilim. Çanakkaledeyim. Çok zor durumda bulunan kardeşlerimi yalnız bırakmaya gönlüm razı olmadı. Onlara yardım ediyorum. İşte çanakkale de çarpışan ruh buymuş. Binlerce vatan evladı, Efendimizin(sav) şefkatli kollarında son nefesini vermiş.
Sayfa 29 - NesilKitabı okudu
··
26 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.