Gönderi

258 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Spoiler içeriyor!!
Dorian Gray'in Portresi Muhteşem bir eser. Dili insanı resmen sarhoş ediyor. Kelimelerin gücü muazzam, hele onların ahenk içinde cümle haline gelmesi farklı bir güç. Kitaptaki cümlelerin enerjisi insanı şoke ediyor. Lord Henry'den bahsetmek istiyorum. Karakteri kitabın başında çok sevdim ancak bu kısa bir süre sonra son buldu. Kurduĝu cümleleri oturup düşündüğümde bazı konularda haksız olduğuna ikna oldum. Hatta bazen laf kalabalığı yaptığını düşündüm. Hani bazen hiçbir şey bilmeyen insanlar bir cümle kurar da çok etkileniriz ama aslında hiç anlamı yoktur ya. Sadece cümlenin kuruluş şekli etkileyicidir. Bu kadar.. Lord da Dorian'ı o cümlelerle zehirledi. Buna gerçekten çok üzüldüm. Dorian aslında yakışıklı ve iyi bir gençti. Onu bozan Lord oldu. Ressam yani Basil buna karşı koymaya ne kadar çalışsa da başaramadı. Konuyu baştan bi' almak istiyorum. Son derece yakışıklı, üst tabakaya mensup olan genç Dorian bir zamanlar bir ressam olan Basil'e modellik yapıyordu. Basil Dorian'a mest olan bir hayrandı. Ona resmen tapıyordu. Hatta o dönemde kitap içerdiği eşcinsellikten dolayı bir süre topluma ahlaksız örnek oluyor diye yasaklanmıştı. Oysa kitaplar ve toplum birbirinin yansımasıdır. Bir kitap ahlaksız diye tanımlanıp yasaklanıyorsa o dönemin kendi ahlaksızlığıdır. Basil bir keresinde Dorian'ın verdiği pozu sanatına dökerken Lord da oradaydı, her şey oradan başladı. Dorian poz verirken Lord onunla konuşmaya başladı. O anda ona sahip olduğu yakışıklılığın kutsanması gereken bir şey olduğunu ve bunu kaybetmesi ihtimalinde çok kötü olacağını söyledi. Daha doğrusu sözleriyle bunu zehir gibi Dorian'ın kanına karıştırdı. Basil'in o anda ellerinden çıkan sanat hayatında yaptığı ve yapacağı en muhteşem eserdi. Bunun üzerine Dorian'ı bir gün yaşlanacağı düşüncesiyle içini hüzün kapladı. Oysa yaşlanmak yaşam ve ölüm kadar gerçek. Bunun üzerine o portrenin yaşlanmasını ve kendisinin genç kalma isteğini ağlayarak yalvarırcasına dile getirdi. Ne yazık ki bu duası kabul edildi. Lord artık Dorian'ın zihninde hakimiyet oluşturmuş durumda ve sohbetleriyle onu kendine bağımlı hâle getirmişti. Evlilikten tutun aklınıza gelecek her konuda fikrini ona enjekte etmişti. Dorian'ın tiyatrolara merakı vardı. Tiyatroya gittiği günlerin birinde orada oynayan Sebly adlı kıza aşık olmuştu. Onunla evlenmek istedi. Nişanlandılar bile. Onun oyunculuğu, sahnedeki performansı onu hayran bırakmıştı. Konuya değinmişken bu tiyatrolarda Shakespeare'in eserlerine çok güzel bir şekilde değinilmiş ve göndermeler yapılmış. Devam edeyim. Lord ve Basil'e bu kızdan bahsetti ve onları kızı görsünler diye tiyatroya getirdi. Kız hayatının aşkı olan Dorian'ı bulduğu için artık zorunlu olduğu için yaptığı oyunculuğu kötü yapmıştı. Bunu üzerine Dorian o anda kızdan tamamen soğmuş, ondan ayrılacağını söylemişti. Anlayacağınız kızı sadece iyi bir oyuncu diye sevmişti. O kadar acı dolu bir sahne canlanmıştı ki karşımda. Kız ona yalvardı ama Dorian ezik birine bakıyormuşçasına baktı ve hiç umursamadan çekip gitti. Ah Dorian... Kız o gece onun yüzünden intihar etmişti. Dorian'ı suçladım. Hem de çok suçladım. Hayatta kurtuluş yolu arayan bir kızı umutlandırıp sırf zorunlu olarak yaptığı işi kötü yaptı diye ortada bırakmak.. Bu ne acımasızlık?! Dorian kızın intihar ettiğinin haberini Lord'dan alıyor. Bir çığlık koparıyor ve iki damla gözyaşı döküyor. Galiba bu çığlığı ve iki damla gözyaşını vicdanını rahatlatsın diye yapmıştı! Lord ona hiçbir suçunun olmadığını söylüyor ve o gece hiçbir cinayet işlememiş gibi çekip eğlenmeye gidiyorlar. Hiçbir cinayet işlememiş gibi... O kızın bir annesi ve bir kardeşi vardı.. Bu olaydan sonra o muhteşem portresine bakan Dorian portrede bir şeylerin değiştiğini seziyor ve bundan çok irkiliyor. Portreyi kimsenin görmemesi gerektiğini düşünerek onu evinin en üst katında bulunan kullanılmayan bir odada koyup kapatıyor. İşte gizli sır. Hepsi o portrede. Dorian'ın ruhu o portrede, portre yaşlanacak o genç kalacaktı. O suçlar işleyecek ve genç kalacaktı ama o portre yaşlanacaktı. Kana bulanacaktı. Bulandı da. Seneler geçti, zaman akıp gitti. Dorian türlü türlü suçlar işledi, tatmadığı haz kalmadı. Hepsi oluyordu ama kendisi genç, portresi yaşlı. Onun işlediği her günah o portrede iz bırakıyordu. Bunun sebebini de kendi kötülüğünde aramadı. Başkasında aradı. Yıllar sonra Basil ile karşılaştı. Ona portreyi gösterip her şeyin onun suçu olduğunu söyledi. Ona çok öfkelenmişti. O ıssız odada onu oracıkta öldürdü. Kendisinin değişiyle anlık bir öfkeydi. Sadece bu kadar. Bu suçu da portreye yansıdı. Kimya ile uğraşan bir arkadaşını tehdit ederek onu imha etmesini emretti. Alan adlı arkadaşı tehdit sonucu Basil'i tamamen ortadan kaldırdı. Kısa süre sonra Alan da intihar etti. Anlık bir öfkeydi oysa... Yakalanma korkusunu atladıktan sonra Sebly'nin arkadaşı karşısına çıktı. Ablasının intiharında onun suçlu olduğunu sezmiş ve onu öldürmek istemişti. Olayın üzerinden 18 yıl geçmişti, Dorian'ı kurtaran da buydu zaten. Onu öldürmek üzereyken Dorian hâlâ genç kalmasını kullanarak onu oynuna getirdi ve canını kurtardı. Öldürmesini o kadar istedim ki. Başta Dorian'a ben de iyi demiştim ama ner'dee... Daha sonrasında ölümün gelme şeklinden korkmaya başladı. Bir kadın Sebly'nin kardeşine Dorian'ın gerçekten o olduğunu ancak ruhunu şeytana sattığı için genç kaldığını söyleyerek o an öldürmediğine pişman ettirdi. Sebly'nin kardeşi ölüyor ve ondan korkan Dorian'a haber veriliyor. Dorian onun ölüsünü gördükten sonra iyi olmaya ve değişmeye karar veriyor. Böylesi işe yarar mı diye soracaksınız ama bence yaramaz. Tabii ki iyi olsun ona bir şey demiyorum ama bu kadar cinayetten sonra ne polise teslim oluyor ne de bir şey. Vicdan azabı çekiyor. O vicdan azabını da kaldıramıyor ve tüm geçmişi silmek, o ettiği duanın bozulmasını istiyor. Bulduğu tek çözüm -ya da ona kaçış diyelim- portreyi yakarak yaşlılığın ona geçmesiydi. Odaya tüm o vicdan azabından kaçmak üzere çıktı. Bir an sonrasında koskocaman evde çok yüksek bir çığlık duyuldu. Yoldan geçenlerin bile dikkatini çekti. Uşaklar Dorian'ın bulunduğu odaya çıktılar ancak kapıyı açamamaları üzerine pencereden girmeye karar verdiler. Pencereden giren uşaklar yerde yüzü buruş buruş, mide bulandıracak kadar çirkinleşmiş, çehresinde kötülük yaptığı belli olan Dorian'ın yaşlı halini buldular. Ve yakılmış portre.. Dorian vicdanını susturmak yerine kendini yok etti. Kitabın sonunu tam böyle bekliyordum. Çok sarsıcı yine de muhteşem. Bu kitabı önereceğim kitaplar arasına koyuyorum. Bana öğrettiği bir sürü ders var. Kitaptan çıkardığım bazı şeylerden bahsetmek istiyorum. Ettiğimiz duaları, isteklerimizi önce bi' düşünmek. İstediğimiz her şey bize o kadar iyi gelmiyor. Bu eş, iş, güzellik bazen de rahatlık veya mutluluk olabiliyor. Sahip olduğumuz, bize bahşedilmiş güzellikleri zamanında kullanmak ne güzel. Güzelliğimizi her zaman yaşayabiliriz. İllaki aynı güzellikle değil. Bazen yaşlıyken daha güzel olabiliyoruz bazen de bebekken. İnsanın kendine olan bakış açısı o kadar etkili ki. Kendimize güzel bakmak. Bize çocukluğumuzu da gençliğimizi de yaşlılığımızı da sevdirecektir. Sahip olduğumla mutlu olmam lazım ki iyi insan kalabileyim kelimesini kurmalıyım bu kitaptan yola çıkarak. İkincisinde insanlara aldanmamak konusuna değinmeden olmaz. Lord Henry olsun Dorian olsun başta onlara aldanmıştım. Hele Dorian çok büyük bir hayal kırıklığıydı. Lord zaten kötü. Kendine ve hazza düşkün bir insandan fazlası değildi. Kimseye aldanmamak lazım. İnsanız illaki aldanırız ama ciddi anlamda dikkat etmek lazım. Bulunduğumuz dönem yeterince Lord Henrylerle doluyken ... Eserin dili çok akıcı, insana kelime doygunluğu hissetiriyor. Ayrıca kendi dönemini çok iyi yansıtan bir eser olmuş. Çok sevdim, çok etkileyici.. İyi okumalar diliyorum
Dorian Gray'in Portresi
Dorian Gray'in PortresiOscar Wilde · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202374,4bin okunma
·
77 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.