Jung, bu eserinde UFO fenomenini psikaliz açısından incelemektedir. Eserde UFO'lara ve uzaylılara dair; görsel, rüya, sanatsal yansıtma ve kişisel yaklaşımlar açısından bakılmıştır. Jung'un ayrıca 40 yıllık klinik deneyiminden, hasta analizlerinden de örnekler verdiğini de belirtmeliyim.
Kısaca: UFO fenomenine dair bir görüntü gördüğünü iddia eden kişilere dair Jung'un teşhisi; vizyon ve sanrı'dır.
Birden çok kişinin UFO gördüğünü iddia ettiği durumlara da değinen Jung, bazen kitlelerin de histerik sanrılar görebileceği şeklinde bir açıklama getirilmiştir ki ilginçtir. Kitapta özellikle toplumsal bunalımların arttığı dönemlerde UFO görüldüğüne dair söylemlerin arttığı vurgulanmıştır. İnsanlığın korku ve endişelerinin arttığı dönemlerde bu tip vizyonların vuku bulması, Jung'a göre özellikle zayıf psikolojik yapılı insanlar üzerinden zuhur etmiştir. Kitlelerin histerisine güzel bir örneği de kitapta belirtilmese de ben örneklendirmek isterim: Orson Welles'in Mercury Tiyatrosu, CBS'de her pazar akşamı radyo tiyatrosu seslendirmektedir. 30 Ekim 1938 pazar akşamı ise, H.G. Wells'in romanı olan Dünyaların Savaşı (War of the Worlds) u canlandırmaktadır. Radyo tiyatrosunda konu olarak Marslılar'ın dünyaya saldırması canlandırılır, kurgu gereği Profesörlerle canlı telefon bağlantısı kurulur, olaya tanıklık eden radyo spikerinin dehşetler içerisinde bağırması da radyo tiyatrosunda etkili bir gerçeklik hissi vermiştir. Tabi o an radyoyu dinleyen 12 milyon insan, olayın esprisini kavrayamamış olmanın verdiği panik ile dehşete kapılır, olayları gerçek zannederler. Devamında ise kurgudan habersiz halk endişe içerisinde sokağa dökülür, anarşi çıkar... Olaylar Vali'nin olağanüstü hal ilan etmesine kadar devam eder :)
Jung, UFO gözlemlerinde bulunduğunu iddia eden kişilerin açıklamalarına yoğunlaşmış, özellikle yuvarlak ve puro şeklinde cisimlerin görünmesini kimi zaman Tanrı figürü ile kimi zaman da cinsellikle ilişkilendirmiştir. Özellikle yuvarlak cisimlerin Tanrı'ya nispet edilmesiyle alakalı 14 Nisan 1561 Basel olaylarına değinir. O gün, pek çok insan gökyüzünde güneşin yakınında yuvarlak cisimler gördüklerini söylemiştir. Bazı kişiler ise, yuvarlak cisimlerin yanında haç'da gördüğünü söylemektedir. Jung, olayı tam da buradan kavrar. Haç, yuvarlak daireler ve de güneş... Bu üçlünün birarada görülmesi, bilinçlatı imgelerinde otorite olan Jung'un ilgisini çeker. Zira güneş pek çok Hristiyan'ın bilinçaltında Hz. İsa'yı anımsatmaktadır. Jung'un görüşüne göre olay, kitlesel histeridir, imgeler ise dinsel sanrıdır.
UFO olayları dışında uzaylılarla iletişime geçtiklerini iddia edenlerin söyledikleri de Jung'un psikanalitik radarına takılmıştır. "The Secret of the Saucers" kitabının yazarı Orfeo M. Angelucci, 4 Ağustos 1946 tarihinde uzaylılarla karşılaştığını, uzaylıların dünyayı kurtaracak elçi olarak kendilerini seçtiğini iddia etmektedir. Jung, Orfeo'nun "Peygamberlik kariyerinin" bu olayla başladığını söylerek kendisini çaktırmadan ti'ye almaktadır. Üstelik uzaylılar ilk temasta: "Korkma Orfeo, biz dostuz!" da demişlerdir ki, sanırım "selam dünyalı biz dostuz" klişesi de buradan gelmektedir. Jung bu noktada Orfeo'nun hastalıklı bilincini analiz etmiştir. Jung'a göre Orfeo'nun anlattığı herşey bilinçaltından gelen yanılsamadan ibarettir.
Kitapla alakalı sanırım çeviriye de değinmeliyim. Zira kitabın 87. sayfasında çevirmen şöyle bir pot kırmıştır: "bir kentlinin bir dağ başında gördüğü üç harflilerle ilişkilendirdiğimde..." Evet çevirmen buradaki cin kelimesini "üç harfli" olarak çevirmiştir. Koskoca Jung'un cinlere Türkçe'de cinlerden korkan insanların bahsettiği şekilde "üç harfli" demiş olma olasılığı dahi komiktir. Kitapta Jung'un ingilizce basıma özsözüne de yer verilmiş olması, eserin ingilizceden çevirildiğini düşündürmüştür.. Kaldı ki ingilizce'de cin kelimesi dört harflidir (jinn). Bu sebeple kitabın çevirisine duyduğum güven 87. sayfa itibariyle yok olmuştur. Dalgınlık olsa gerek... Keyifli okumalar dilerim.
