Gönderi

hayatta her şey gerçekleşmeli, her şey yerini bulmalı. Ve bu çok yavaş bir süreç. Kararların, hayallerin, amaçların pek bir faydası olmuyor. Bir evde mobilyaların kalıcı yerini bulmanın ne kadar zor olduğu hiç díkkatini çekti mi? Yıllar geçer, sen her şeyin doğru yerde olduğunu düşünürsün ama yine de içinde, bir terslik olduğuna dair hafif bir şüphe vardır, belki de koltuklar doğru yerde durmuyordur, belki de büfenin yerinde masanın olması gerekir. Ve sonra, on ya da yirmi yıl sonra insan kendini hiçbir zaman bütünüyle rahat hissetmediği, alanla mobilyanın bir türlü birbirine oturmadığı odalan gezerken birden hatayı görür, kendi kafasındaki taslağı ve odanın gizli düzenini görür, birkaç mobilyayı oradan oraya iter ve ona nihayet her şey yolundaymış gibi gelir. Ve birkaç yıl boyunca ger- çekten de odanın işte şimdi doğru olduğu duygusunu taşır. Daha da sonra, belki bir on yıl daha geçince, yine memnuniyetsizliğe kapılır, çünkü biz nasıl değişiyorsak, mekân duygumuz da değişir, insanın etrafında hiçbir zaman değişmez bir düzen olmaz. Aynısı hayat için de söz konusudur, yöntemler oluşturur ve uzun süre zaman planımızın mükemmel olduğunu düşünürüz, sabah çalışır, öğleden sonra yürüyüşe çıkar, akşam kendimizi geliştiririz. Ve bir gün gelir, gündelik akışın ancak tam ters yönde katlanılabilir ve anlamlı olduğunu fark ederiz, nasıl olup da yıllarca böyle saçma bir düzenlemeye göre yaşadığımızı anlayamayız. Böylece içimizde ve etrafımızda her şey değişir. Her şeyin bir mühleti vardır, yeni düzenin, yeni ruhsal huzurun; hatta değişim bile, günün birinde zamanaşımına uğrayacak, kendine özgü bir kanuna göre gerçekleşir. Neden? Belki günün birinde biz de zamanaşımına uğrayacağımız için. Ve bize ait olan her şey de.
Sayfa 166Kitabı okudu
·
33 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.