Gönderi

Hannah Arendt
Hannah Arendt.. Müthiş hayranlıklar barındırdığım kadınlardan sadece bir tanesi. Bugün onun doğum günü. Gerçekten iyi ki doğmuş. Ara ara birşeylerini okur veya izler onu yâdederim. Biyografik filmini izlediğimden beri de benim için daha bir anlamlı hale gelmiştir. Kötülüğün Sıradanlığı adlı kitabını okurken farklılığını, özgünlüğünü, güçlü oluşunu farkedememiştim. Biraz araştırarak, biraz okuyup izleyerek çok büyük bir yer edindi bende. Özellikle bir hocamla aramızda geçen muhabbetten sonra benim içimde daha bir anlamlı hale bürünmüştü. Şu cümle onu daha fazla tanımaya çalışmam için yeterli ve hatta artıyordu bile; "Bence Hannah Arendt okumalısın Gökçe. Fikirlerinin bağdaştığını ve anlama büründüğünü daha iyi göreceksin." Onun aşkı bile beni fazlasıyla etkilemeye yeter ki bilenler bilir kendisi 17 yaşında iken 35 yaşındaki hocası Martin Heideggerle olan ilişkileri başlamıştır. Burada size bahsetmek istediğim şey aslında onun Eichmann davasıyla alakalı kitaplarından ve biryerlerden aldığım notların derlemesi olacak. Zannediyorum ki ona olan sevgimin de karşılığını göstermiş olurum böylelikle. Bir kadının bu denli ayakta duruşu hem de aslında hiç alışık olmadığımız bir davayı savunması akıl alır gibi değilken benim aklımda birçok cümleyle bazı konular yeniden doğdu. Arendt'in Eichmann hakkında yazdığı savunma tezinde Kant ve Heidegger izlerini görmekteyiz. Aslında Arendt'in savunduğu şey ne Eichmann idi ne de Nazi işkenceleriydi, Arendt sadece sade bir memurun anlamdan yoksun hareketlerinin bir suça mahal vermeyeceğini, Eichmann'ın tek amacının emre itaat etmek olduğunu söylüyordu. Ona karşı gelen tanıdıklarına, tanımadıklarına ve bütün yakın dostlarına rağmen. Hannah Arendt için ne Yahudileri koruyacak ne de Eichmann'ı savunmayacak bir sebebi vardı. O sadece felsefe profesörüydü, Heidegger'in öğrencisi ve siyasete ilgi duyan bir kadındı. İyılık ancak ve ancak radikal olurken kötülük sıradandır. Arendt, Kudüs'e doğru yola çıkarken karşısında bekledigi Eichmann gözlerinden kin, dehşet fırlayan her cüesi nefret saçan bir adamdı fakat öyle olmadı aksine son derece sıradan ve sıkıcı bir bürokrattan başka bir şey yoktu. Kendisi de yahudi kökenli olan, israil devletinin ve dünya üzerinde dağınık halde yaşayan yahudi halkının âkil düşünürlerinden biri olarak kabul edilen bir kişi; neredeyse otto adolf eichmann’ı suçsuz buluyordu. “ (…) bu nosyonlara meydan okumak için ileri atılacak en son kişi hiç şüphe yok ki eichmann’dı. çünkü yasalara bağlı bir vatandaşın görevi olarak gördüğü şeyleri yapmış, ayrıca emirlere göre hareket etmişti -"yasalar çerçevesinde kalmaya" her zaman çok dikkat ederdi.” Nazi almanya’sında “öldürmek”ten, “gaz odaları”ndan, “imha”dan, “soykırım”dan kesinlikle bahsedilmiyordu, hiçbir resmi belgede bu tarz “kötü” ifadelere rastlanmıyordu. zira bu işler için belirlenen kod adlar “nihai çözüm“, “tahliye” ve “özel muamele“ydi." (s. 94).
·
3 görüntüleme
mereto okurunun profil resmi
"Kötülüğün Sıradanlığı" nı okuyunca, bu kadar sıradanlığın bu kadar "normal" insanlar tarafından yapılmış olması gerçeğinden ürküyorsunuz.. Konu üzerine Milgram Deneyi ve ortaya koyduğu sonuçlar da aslında sıradanlığı bir kez daha ortaya koyuyor..
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.