Gönderi

SAVAŞA GÖNÜLLÜ GİDİP ENVER PAŞA TARAFINDAN KURŞUNA DİZİLEN TEĞMEN
"...9.Kolordu komutanı İhsan Paşa, geride yere çömelmiş, soğuktan tir tir titreyen genç bir teğmeni 29.Tümen komutanı Albay Arif'e gösterdi: "Enver Paşa bu çocuğun yerini terk ettiğini görerek yakalamış!.. Bana teslim ederek derhal idam edilmesini istedi!.. Harp divanınca sorgusu yapılıncaya kadar yanınızda kalsın!.." İhsan Paşa'nın soruşturma, sorgu diyerek zaman kazanmak istediği anlaşılıyordu. Teğmen 17-18 yaşlarında gösteriyordu. Zayıf yapılı, sarı benizliydi. Üstünde yıpranmış ince bir kaput vardı. Ayağındaki ayakkabı patlamış ve dağılmıştı. Titreyip duruyordu. 29.Tümen komutanı Albay Arif teğmeni tanımıştı. 9. Kolordu Komutanı İhsan Paşa'ya dönerek şöyle dedi: "Paşam!... Bu çocuk seferberlik ilan edildiğinde harp okulunun son sınıfindaymış. Gönüllü olarak savaşa katılmak için bize başvurmuştur!.. Tümenin en genç teğmenidir!.. Savaşın başından beri takım komutanıdır. Şimdiye dek iyi hizmeti geçmiştir!.." 29.Tümen komutanı Albay Arif genç teğmene döner ve sorar: -"Oğlum, Enver Paşa seni neden yakaladı?.." Genç teğmenin cevabı tam bir dramdı: "Efendim, bir hafta önce, takımımda 40 kişi vardı. Yollarda çok kayıplar verdik. Sabah Çerkezköy'e doğru saldırıya geçtiğimizde ancak on kişiydik!.. Hep birlikte ileri atıldık!.. Ruslar inatla direniyorlardı, çok zor ilerliyorduk!.. Çerkezköy'e yaklaştığımızda şiddetli bir ateşle karşılaştık. Askerlerin hepsi de şehit düştü, tek başıma kaldım!.. Ne yapacağımı şaşırmıştım!.. Alay komutanını ararken biraz soluk almak için bir ağacın dibine oturdum. Ön hatlara gelen Enver Paşa hazretleri beni orada buldu!.." Biraz sonra Enver Paşa çıka geldi. Yanında General Bronsart Von Schellendorf, Yarbay Feldman ve Yarbay Felix Guze vardı. Saldırının umutsuzluğu artık gizlenemez olmuştu. Enver Paşa'nın gittikçe hırçınlaştığı her halinden belliydi. Saldırı bir bozguna dönüşmek üzereydi. Bu hırçınlık ve bedbinlik içinde İhsan Paşa'ya dönerek sordu: -"Teğmen hakkında verdiğim emir yerine getirildi mi?.." İhsan Paşa büyük bir soğukkanlılıkla şöyle cevap verdi: -"Hakkında idam kararı almak için harp divanına verdik, sorgusunu yapıyoruz!.." Bu cevap üzerine Enver Paşa şöyle haykırır: -"Ne sorgusu? Derhal idam edilecek!..." Enver Paşa'nın emri çaresiz olarak yerine getirilecekti. Askerlerden oluşturulan bir idam mangası Enver Paşa'nın ve Alman subaylarının bulunduğu yerin biraz gerisine düzenlerini aldılar. Ardından ağlamaklı bir ses duyuldu: -"Ateş!..." On tüfek birden patladı. Genç teğmen önce sarsıldı, sonra da kaykılıp karlar üstüne kapaklandı. Bir iki titreme belirtisi görüldü, ardından o da kesildi. Sıcak kanı kari eritmiş, cepheye gelirken, uğruna can vermeyi düşündüğü toprağa karışıp gitmişti!. Enver Paşa'nın bu kanun tanımaz despotluğunun ardından Albay Arif Bey şöyle demektedir: -"Zavallı genç bir zorba komutanın emriyle karargâh bölüğü tarafindan kurşuna dizildi!.. Zayıf vücudu yere yıkıldı!.. Fakat gözlerimizin önünde çöplüğe atılmış bir suçlu gibi değil!.. Sarıkamış'ta hayatlarını feda edenler gibi, şeref meydanına serilmiş bir şehit gibi gözlerimizde büyüdü ve yüreklerimizde öylece yer tuttu!.. (Hadiseye şahit olanlardan biri olan) Yarbay Şerif (Köprülü) ise şöyle diyor: -"Donuk gözleri, zayıf ve bitkin, iki bacağının üstünde zorlukla duran iki avuçluk vücudu, ince kolları, bükülen boynu hâlâ gözümün önündedir. Bu çocuk da bir anadan doğdu!.. O ana da çocuğunun beşiğini sallarken aynen Enver Paşa'nın annesi gibi "oğlum büyük adam olsun, paşa olsun!.." diye ninni söyledi. Enver şimdi paşa oldu!... Ocak söndürmeyi, ev bark yıkmayı, ordular batırmayı becerdi!..."
Sayfa 554 - Bizim Kitaplar
·
41 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.