Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

230 syf.
9/10 puan verdi
·
5 günde okudu
Bu Diyar Baştanbaşa treninin ilk kitabı olan Nuhun Gemisi ile Erzurum, Van, Diyarbakır, Ağrı, Amasya gibi çeşitli şehirlere yolculuğa çıkarmıştı bizleri Yaşar Kemal. Bu yolculuğun kısa olmadığından, aksine meşakkatli ve uzun bir yolculuk olduğundan daha önce de bahsetmiştim. Anadolu'nun sorunları bitmediği gibi yazılacak satırlara da bir yenisi ekleniyordu. Serinin ikinci eseri Yanan Ormanlarda Elli Gün isminden de anlayabileceğiniz üzere ağırlıklı olarak çeşitli amaçlar uğruna ormanları yakan köylüleri konu ediniyor. İlk durağımız yine Diyarbakır. Bu defa çeşitli medreseleri ziyaret edip, Anduk Dağı'nda yapılacak olan bir tekke ayinine konuk oluyor Yazar. Bu ziyaretlerden edindiği gözlemlerle her dönemde olduğu gibi 1950'li yıllarda da insanların dini duygularının maddi çıkarlar uğruna nasıl kullanıldığını gösteriyor. Bu durumun hâlâ değişmemesi aksine zamanla artması da içler acısı. İlk eserinde şehir demeye dilinin varmadığı Van'da ise bu sefer mağara köylerinden bahsediyor. Yanlış duymadınız, yerin epey altına yapılan, güneşten bîhaber mağara evleri... İşin garibi bu evler sadece Van'da değil; Bitlis, Erzurum, Muş'a dek pek çok doğu ilinde mevcut. Gazete kelimesinin ne demek olduğunu bilmeyen, doktorun ne olduğundan habersiz, hayvanlarla birarada yaşayan güzel yürekli Anadolu insanı ve onların dertleriyle dertlenen Yaşar Kemal... Eserde dikkatimi en çok cezbeden kısım orman yangınlarına ayrılan kısımdı. Zira bir insanın bile isteye ormanları yakması kabul edilebilir bir durum değil benim için. Hele ki bu yangınlar her gün, sıklıkla gerçekleşiyorsa... İşin en acı kısmı ise bu yangınların tarla açabilmek, daha fazla ekim alanına sahip olabilmek amacıyla köylüler eliyle yapılması ve bu durumun hiçbir cezaya tâbi tutulmaması. Bu satırları okurken yanan ormanlarla birlikte insanın içi de yanıyor. Bu idrakle, anlık menfaatlerin kurbanı olarak geleceğe ne birakabiliriz bilemiyorum. Orman yangınları hezimetinin ardından gelelim Peygamberler şehri güzel Urfa'ya. Şehri hiç ziyaret etmemiş biri olarak satırları okurken Urfa'ya yolculuk yapmış gibi hissettim. Deyim yerindeyse Halilrahman Camii'nin önündeki kutsal sudan içerken bir yandan Mancınık efsanesini ve Urfa'nın meşhur at hikâyelerini dinledim. Atın Türkler için taşıdığı kutsiyeti bilmekle beraber Urfa'daki at hikâyeleri epey ilginç geldi bana. Eminim şu alıntı atın Urfa'daki kıymetini tam anlamıyla yansıtacaktır sizlere, yorum sizin. :) "Eğer at beslemeye gücün yetmiyorsa, komşunun duvarından bir delik aç, hiç olmazsa atın soluğu girsin evine." Nuhun Gemisi'nde anlatılanlar beni ne derece etkilediyse bu eserdekiler de en az o kadar etkiledi. Üstten konuşmak diye bir tabir kullanırız ya hani, işte bu serinin samimiyeti ve doğallığını üstten konuşmamaya, insanların içine karışabilmeye, onlarla belirli bir süre de olsa aynı ortamda kalıp hâllerinden anlamaya bağlıyorum. Daha güzel, herkesin insanca yaşadığı bir Türkiye umuduyla...
Yanan Ormanlarda Elli Gün
Yanan Ormanlarda Elli GünYaşar Kemal · Yapı Kredi Yayınları · 2021971 okunma
··
145 görüntüleme
Beyza okurunun profil resmi
Çook güzel bir inceleme olmuş.Ellerinize, emeğinize sağlık ^_^
Şeyma Öztürk okurunun profil resmi
Vakit ayırıp okuduğun için ben teşekkür ederim. :)
1 sonraki yanıtı göster
Salih okurunun profil resmi
çok güzel inceleme. Yaşar Kemal incelemelerini özellikle okuyorum. Bu Diyar Baştan Başa serisini merak ediyordum. Bilgilenmiş oldum, inşallah ben de okuyacağım.
Şeyma Öztürk okurunun profil resmi
Teşekkür ederim. Mutlaka okuyun, bütünüyle samimi ve dokunaklı bir seri. Şimdiden keyifli okumalar dilerim. :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.