Gönderi

MEKTUP (Nazım HİKMET)
Veli oğlu Ahmet General Klark’ın piyade eri Kore Bugün Çarşamba, Kasımın biri. Bu gün beş bin yıllık Çin bastı dört yaşına. Pekinde geçilmiyor türkü sesinden. Yollara döküldü millet yediden yetmişine, hepsi de mavi işbaşı elbiseli. Pekinde fağfur kulelerde güneş kırmızı sütunlarında ak güvercinler. Li-Çan-Çen'le konuştum, Ahmet, Hunan köylülerinden. Uzun aksakallı tel tel, alnı Çin yazısı gibi kırışık. Dedi ki bana: toprağım yoktu, var. öküzüm yoktu, var. insandan sayılmazdım, insanım artık. Daha da güzel günler göreceğiz, diyorlar, yalan değil, göreceğiz. İşte ben Li-Çan-Çen yoklar geri dönmesin varlar yok olmasın daha da güzel günler görelim diye oğlumun birini okula yolladım öbürünü Kore'ye... Li-Çan-Çenin oğlu bu yüzden orda, ya sen? Pekin günlük güneşlik, Korede yağmur mu yağıyor Ahmet? Yüzükoyun sürünüyor musun çamurda peşince namlunun? Elâ gözlerin dumanlı, kabarmış damarları alnının kimi öldürmeğe gidiyorsun? Yedi deniz ardında kaldı Anadol hane halkıyla beraber. Onlar bu yıl vermedi vergiyi. öldü sarı öküz, dayı oğluna göründü gurbet kimi öldürmeğe gidiyorsun Ahmet? Yedi deniz ardında kaldı Anadol köy halkıyla beraber. Onlar bu yıl toprak istedi Ali bey çiftliğinden. Dövüşüldü candarmalarla. Dursun vuruldu, yaralandı koca anan, hapise düştü millet. Kimi öldürmeğe gidiyorsun Ahmet? Şu ellerine bak, sapanın sapından koparılan ellerine. Akşamları sofrada, çıra ışığında bazlamayı bölen onlardı. Sarı öküzün ve Ayşe kızın yüzünü onlar aynı şefkatle okşardı, ve ağanın karşısında çaresizlikten, öfkeden, enseni kaşırlardı. Köy kıyısından geçen yolculara kaç kere yol gösterip su verdiler ve en kederli, en yorgun en tembel günlerinde senin senden ayrı yaşayıp düşünmekte devam ederdiler. Onlar, ellerin şimdi kan içinde bileklerine kadar, kimi öldürmeğe gidiyorsun Ahmet? Başka bir orduyu da gördü bu memleket. Büyük Kuzeydendiler. Japon zulmünü yendiler. Diktiler yemiş fideleri gibi bu toprağa bahtiyarlığın imkanlarını, hem de karşılığında hiçbir şey beklemeden. Sonra dönerken evlerine şu sözlerle uğurlandılar: "- Bağışlayın bizi kardeşler dilediğimiz kadar kılamıyorsak âşikâr minnetimizi sözlerimizde. Yaşayacak hâtıranız, kardeşler, fabrikalarımızın tüten bacalarında, sırmalı dağlarında ekinimizin ve içi gülen gözlerimizde. Hani bahar sabahları vardır, Ahmet, çıkarsın evden karşında bir müjde gibidir dünya. İşte böyle bir dünyaydı artık Kuzey Koreli için her sabah her akşam her gece memleket. Söz hürriyetindi. Toprağı bölüşmüştüler. Demiryolları altın, gümüş, kömür, ovada yağmur, dağda rüzgâr, deniz bulut, güneş, çocuk bahçeleri, hastaneler, okullar ve fabrikalar milletindi. Bahtiyardılar. Kimi öldürmeğe gidiyorsun Ahmet? Bu toprakta gerçekleşen kendi hasretini mi? Korede yağmur mu yağıyor? Evini yaktığınız çocuk anasının ölüsüne kapanarak haykırıyor mu altında yağmurun? Yoksa onu görmüyor musun bile? Yoksa artık kanıksadın mı? Yoksa, Amerikan askeri Sin-Şana girdiğinde sen de beraber miydin? Gördün mü insanların çırılçıplak soyulup benzinle yakıldığını? Sen de Japon palasıyla kelle kestin mi? Belki de Sarıvandaydın? Ağaçlara saçlarından asılan insanlara nişan aldın mı sen de? Gebe kadınların ırzına geçip sonra dövdün mü öldürene kadar? Biliyorum, San-Sen Ri'de gözlerini oydukları çocuğun fotoğrafını çektiler hâtıra diye. Bu hâtıranın sende de bir kopyası var mı? Biliyorum. Vu-Mal-Şoyu alnından mıhladılar duvara, bir kâatla beraber. İşçiydi, on bir çocuk babasıydı. Ve geniş alnıyla birlikte mıhlanan kaat emek kahramanlığı diplomasıydı. Bilmiyen var mı? Yaktınız ekinleri, şehirleri uçurdunuz. Ve onların en ucuz ölüm aleti sendin, Ahmet, vebalı farelerinden de ucuz. Kore'de yağmur mu yağıyor? Dinecek. Ya defolup gideceksiniz, ya denize dökecekler sizi. Ne halt edeyim? deme Ahmet, teslim ol. Hâneni, köyünü, memleketini seviyorsan şu kadarcık, teslim ol. Hâneni, köyünü memleketini, seni celebe satanlara söylenecek bir çift sözün varsa Ahmet, teslim ol. Yitirmedinse insanlığını çoluk çocuk naşıyla dolu bir çukurda, teslim ol. Biz Türkler yiğitizdir. Yiğitliğin zerresi kaldıysa sende, teslim ol. Teslim ol ananın başı için, teslim ol Türk halkı adına, Ahmet, kardeşim, kardeşlerine teslim ol. (1952)
·
14 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.