Öncelikle yorumunuz için teşekkür ediyorum. İsmet Özel “Şiir saygısı vardı bir zamanlar Türkiye'de ve bu saygı insanların saygıya değer şeylere özenmelerine de yardımcı olurdu. Şairlerden, şairlerin şiire duydukları saygıdan başlayarak yaygınlık sağlardı bu soyluluk ortamı. Şairler yazdıkları üzerine titrerler, bu duyarlık şiir okuyucusunda hak ettiği karşılığı bulurdu. Şiir okuyucusu şairin gösterdiği inceliği kendisine gösterilmiş bir saygı kabul eder, önemli bulduğu şairdeki özensizliği kendine yönelmiş bir hakaret sayardı.” der.
Noktayı koyduktan sonra, artık okurdadır karşılığı. Okur adını kor, her ne ise okuduğu, kaleme alan artık saf dışıdır. Okurda oluşan imgelem, ruh hali, gelmişi, geçmişi, sevinçleri, hüzünleri vs. hükmü altına alır. Mutlaka saygı duyar şaire, yazara, ama okurken ya da okuduktan sonra, eserin sahibi ile aynı çemberde değil, çemberin dışında, kendi oluşturduğu bir başka mecradadır çoğu zaman, kimi zaman da çembere girer, çıkar. Çünkü her kelime, her cümle, her dize okurda farklı bir karşılık bulur. Bu farklı karşılıklar da okuru alır götürür hayalinin gücü ile.
“...kitap bile en sevilen yerini bilir ve onu bize sunar-...” cümleniz kitapla olan iletişim açısından çok hoşuma gitti.
Sizi balkona çıkarıp da balkondan baktığınız gökyüzü size Khios’u getirdi ise kelimeler ne diyebilirim ki? Benden çıkmıştır artık, okuyanındır.