Benim için çok heyecan verici bir kitaptı. Şöyle ki, Cengiz Aytmatov benim nazarımda her zaman bir numaradır. Onun yerini hiçbir yazarın tutabileceğini düşünmüyorum.
Aytmatov’un Türkiye Türkçesine çevrilmiş olan bütün eserlerini, üstelik birkaç defa okumuş birisi olarak girdiğim kitapçıda Nora’dan çıkan bir kitaba gözüm ilişti. Yıldırım Sesli Manasçı, Kızıl Elma ve Beyaz Yağmur hikâyelerinin de olduğu kitapta en sonda Baydamtal Irmağı'nda yazıyordu. Yani kitaptaki dördüncü hikâye Baydamtal Irmağı'nda idi. Önce idrak edemedim; acaba daha önce okuduğum eserlerinden birinin adını mı değiştirmişler diye düşündüm. Mesela Deve Gözü olabilirdi. Sonra açıp göz atınca hem çok şaşırdım hem de çok sevindim. Zira bu daha önce okumadığım, dolayısıyla Türkiye Türkçesine çevrilmemiş eserlerinden biriydi. Hemen satın aldım ve vakit geçirmeden okudum tabii…
İnternette kısa bir araştırma yapınca bunun –ilk önce Rakipler zannetmeme rağmen- Asma Köprü adlı uzun hikayesi olduğunu anladım. Aslında ismi Baydamtal Irmağı'nda yerine Asma Köprü olarak kalsa imiş daha doğru olurmuş ya neyse…
Sonra, tabiri caizse kutsal bir metin okur gibi, sindir sindire okudum hikayeyi. Sanki Cengiz Aka, bana, bize, Türkiye’deki okurlarına ölümünden sonra okunmasını istediği bir mektubunu yollamıştı. Oysa ki Aytmatov bu eserini yazarlık yolculuğunun ilk döneminde, 50’li yıllarda kaleme almış. Gelgelelim, sonuçta daha önce okunmayan her metin yenidir.
Baytamdal Irmağı’nda için öncelikle şunu söyleyeyim, tam bir Aytmatov hikayesi. Onun üslubu, onun bakış açısı ve onun sözleri… Çok bariz… Geri dönüşler, tabiat tasvirleri, insanlık fikri, totaliter rejim tenkidi, vicdan, iyilik, aşk...
İpucu vermemek adına fazla bir şey yazmak istemiyorum. Ancak Nurbek adlı bir gencin ihtirası ve iç çatışması ile dönüşümü işleniyor. Açıkçası yine çok beğendim.
Eserdeki bir diğer sürpriz ise Asya ismiydi. Zira hikayedeki kızın adı Asya. Al Yazmalım Selvi Boylum’da kızın adı Asel’di ama filmde Asya idi. Meğer Asel gibi Asya ismi de varmış Kırgızlarda.
Ben vefatından sonra olsa bile Aytmatov’dan gelen o selamı aldım; Kırgız ellerinin dağ başlarındaki insani mesajı da aldım ve öpüp başımın üstüne koydum.
Kitaptaki diğer üç hikayeyi ise daha önce okumuş ve zaten çok sevmiştim.