Gönderi

Bilmiş ol. ey Mâlik, ben seni öyle memleketlere gönderiyorum ki, birçok hükümetler senden evvel oralarda adalet sürdü ve zulmetti. Sen vaktiyle nasıl senden evvelki valilerin icraatını gözden geçiriyorsan halk da şimdi öylece senin icraatını gözleyecek. O zaman senin onlar hakkında söylediklerini halk da şimdi senin hakkında söyleyecek. Heveslerine hâkim bulun. Sana helal olmayan şeylerde nefsine karşı tutumlu ol. Zira gerekmeyen şeylerde nefse karşı tutumluluk, adaletin ta kendisidir. Buyruğun altındakiler için kalbinde muhabbet, merhamet duyguları, lütuf meyilleri besle. Sakın biçarelerin başına, kendilerini yutmayı ganimet bilen yırtıcı bir canavar kesilme. Çünkü bunlar iki sınıftır: ya dinde kardeşin, ya yaradılışta bir eşin. Kendi hakkında nasıl Allah’ın affını ve safhını istersen, sen de onlara affını safhını bol et. Çünkü sen onların fevkinde bulunuyorsun, velayet emrini sana veren senin üstünde bulunuyor, Allah ise velayeti sana verenin üstündedir ve kulların işlerini hakkıyla görmeni istiyor; seni onlarla imtihan ediyor. Sakın Allah ile harbe gidip de kendini gazaba hedef etme. Çünkü ne intikamına dayanacak kudretin var ne de af ve merhametinden müstağnisin." Sakın hiçbir affından dolayı asla pişman olma. Hiçbir cezan için de katiyen sevinme. Bertaraf etmek imkânını buldukça hiçbir badireye atılma Bir de sakın ben tam bir kudret sahibiyim, emrederim, itaat ederler deme. Bu, çünkü kalbi fesada vermek, dini zaafa uğratmak, felakete yaklaşmaktır. Şayet elindeki kudret sana bir azamet hissi verirse derhal üstündeki büyük kudretin azametine bak ve senin kendi nefsine karşı kudret bulamayacağın şeylerde Allah’ın sana karşı kudret sahibi olduğunu düşün. Işte bu düşünce senin o yükseklerden uçan nazarını yere indirir, şiddetini giderir, seni bırakıp giden aklını başına getirir. Sakın Allah ile azamet yarışına kalkışma. Sakın kibriyâ ve ceberrûtunda kendisine benzemeye özenme. Çünkü celâl sahibi olan Yaradan, her cebbârı zelil, her mütekebbiri hakir eder, bırakır. İnsanlar hakkındaki bütün kin düğümlerini çözmesini bil, öç almaya doğru sürükleyecek iplerin hepsini kes. Sence vuzuh kesbetmeyen şeylerin hepsi hakkında anlamamış görün. Şunun bunun arkasından söyleyenin sözüne sakın çarçabuk inanma. Çünkü arkadan söylenenler ne kadar saf görünürse yine hilekârdır. Sakın ne seni zaruret ihtimaliyle korkutarak kereminden çevirecek bahili, ne büyük işlere karş azmini gevşetecek korkağı, ne de zulme saparak sana hırsı iyi gösterecek harisi danışma meclisine sokma. Bir de sakın kendini beğenme; sakın nefsinin sana hoş gelen cihetlerine güvenme; sakın yüzüne karşı methedilmeyi isteme. Çünkü iyilerin ne kadar iyiliği varsa hepsini yok etmek için şeytanın elindeki fırsatların en sağlamı budur. Sonra, sakın uyruklarına ettiğin ihsanı başlarına kakma; yahut yaptığın işleri mübalağalı gösterme; yahut kendilerine olan vaadinden dönme. Çünkü minnet, ihsanı bitirir; mübalağa hakikati söndürür; sözden dönmek ise Yaradanın da, yaratılanın da nefretini çeker. Allah “Böyle, yapmadıklarını söylemeniz Tanrı indinde ne menfur harekettir” buyuruyor. Sakın işlere vaktinden evvel atılma. Sakın vakti gelince de acele etme. Sakın vuzuh kesbetmeyen işlerde inat etme. Sakın vuzuh kesbetmediği zaman da gevşeme. Hiddetine, eline ve diline hâkim ol. Bunların hepsinden sıyrılmak için badirelerden geri durup hiddetini geciktir ki, öfken geçsin de iradene sahıp olasın. Bundan başka Yaradanına döneceğini anarak endişeye düşmedikçe nefsine hakim olmak imkânını asla bulamazsın.
Sayfa 110Kitabı okudu
15 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.