“Çok yıllar sonra, 50’lerin başında oğlum Gündüz ile beraber Tepebaşı’nda tramvaya bindik, Şişli’ye veya Taksim’e gideceğiz. Yalnız bir kişilik oturacak yer vardı ben de oraya Gündüz’ü oturtup kendim ayakta durdum. Derken biletçi geldi. “Bu çocuk kimin?” dedi. Benim deyince, “Peki” dedi “öyleyse sen otur oraya, çoçuğu da kucağına al.” Oysa Gündüz büyüyordu. Onu bebek gibi kucağıma almak büyük çocuk olduğu için gururunu kırar hala ufak bebek yerine koymak gibi olurdu. Onu yapmak istemedim “İsterseniz ona da bilet keselim” dedim.”