“Müziğin sesini duymayanlar dans edenleri deli sanırlar.”
Şimdi size aslında bir çoğumuzun istediği ancak istemiyormuş gibi davrandığı şeylerden söz edeceğim. Yağmur yağıyor ve sen deli gibi dışarı çıkıp yağmurda gezmek istiyorsun. Ama gezmemeyi seçiyorsun. Çünkü eğer yağmurda gezersen ıslanırsın. Belki hasta olursun. Belki saçın bozulur. Belki makyajın akar. Belki tanıdığın birileri seni görür ve sen onlara sadece yağmurda gezdiğini söyleyemezsin çünkü seni anlamazlar. Yağmurun altında dans etmek istiyorsun ancak edemiyorsun. Çünkü eğer yağmurun altında dans edersen seni deli zannederler. Seni deli zannetmemeleri gerekiyor çünkü senin için insanların senin hakkında ne düşündüğü çok önemli. İşte bu yüzden sen yağmur altında şarkı söyleyip dans etmenin kötü bir şey olmadığını, aksine eğlenceli bir şey olduğunu diğer insanlara da öğretmek yerine diğer insanların düşüncelerinin ve yaşam tarzlarının kölesi olmayı kabul ediyorsun.
Bir çoğunuz ortalıklarda ben özgürüm diye geziyorsunuz ancak gerçekten hangi konuda özgür olduğunuzu sanıyorsunuz? Toplumun onaylamadığı ancak sizin istediğiniz hiçbir şeyi yapamazken nerede sizin özgürlüğünüz? Siz özgür falan değilsiniz. Siz toplumun kölesisiniz.
Saçma olduğunu düşündüğünüz şeyler yapmaktan korkuyorsunuz. Bir şey yaptığınızda bunun mantıklı bir eylem olmasını istiyorsunuz. Sizi iyi hissettirip hissettirmiyor olması umurunuzda bile değil. Yeter ki mantıklı olsun ve insanlar iyi şeyler düşünsün. Bu yüzden sizi iyi hissettiren şeyleri tek başınıza kaldığınızda yapıyorsunuz. Sonra da kendinize bunun ne kadar mantıksız olduğunu ve kimsenin bu yaptığınızı bilmemesi gerektiğini hatırlatıyorsunuz. Sizi iyi hissettiren en güzel anıları korkularınız yüzünden tek başınıza yaşıyorsunuz ve kimseyle paylaşamıyorsunuz. Ve size bir şey söyleyeyim mi? Bu sizin seçiminiz. Siz bir toplumun kölesisiniz ve köle olmayı kendiniz seçtiniz. Köle olmayı seçmekle kalmayıp köle kalmaya da razı oldunuz.
Size basit bir örnek vereyim. Yalnızken çok sevdiğimiz yabancı şarkıları bağıra bağıra söylüyoruz. Hemde kelimeleri tam bilmeden. Hatta bazen kelimeleri uyduruyoruz bile. Mantık dışı ve saçma. Ve bizi eğlendiriyor ve iyi hissettiriyor. Ancak bunu başkalarının yanında ya da başkalarıyla beraber yapamıyoruz. Çünkü iyi hissediyor olmaktan daha çok önemsediğimiz bir şey var. O da toplumun düşünceleri.
Bırakın ezberleyemediğiniz şarkı kelimelerini uydurmayı. Türkçe bir şarkıyı bile sırf canınız istedi diye ya da eğlenmek için kaç tane arkadaşınızın yanında söyleyebiliyorsunuz? Sesinizi beğenmeyebilirler, eleştirebilirler, sus diyebilirler ya da hakaret edebilirler. Ya da sizin hakkınızda daha kötü şeyler düşünebilirler. Oysa siz şarkıcı değilsiniz. Dolayısıyla bu şarkıyı söylemek için mükemmel bir sese ihtiyacınız yok. Siz bu şarkıyı sadece istediğiniz için ve eğlenmek için söylüyorsunuz. Ancak bu gerçeği onlara anlatıp beraber eğlenmek yerine, bunu hiç yapmamayı tercih ediyorsunuz.
Başkalarının sizi asla tam olarak anlayamayacağı gerçeğini kabul etmek zorundasınız. Nasıl davranırsanız davranın başkalarına göre yaşayarak kendi hayatınızı yaşanılamaz bir yere çevirmeyin. İnsanlar her yaptığınızı, her söylediğinizi ya da herhangi bir şeyinizi mutlaka anlamayı başaramazlar. Bazen bu hisler içinde geçerlidir. Birisini doğru düzgün sevmeyen birisi, gerçekten birisini ölümüne seven birisini anlayamaz ve ona otomatikman manyak lakabını takmaya devam eder. En sevdiğiniz kitap bir başkasının nefret ettiği bir kitap olabilir. O sizin bu kitabın neden en sevdiğiniz kitap olduğunu anlayamadığı gibi, siz de onun neden bu kitaptan bu kadar nefret ettiğini anlayamazsınız.
Birisinin sizi ne sandığının canı cehenneme! Sizin gördüğünüzü görmeden, hissettiğinizi hissetmeden, duyduğunuzu duymadan ya da yaşadığınızı yaşamadan sizin hakkınızda gerçek kararları veremezler. Bir söz vardır mutlaka duymuşsunuzdur. ”Başkasının sizin hakkınızdaki düşündükleri sizin gerçekleriniz olmak zorunda değil.” diye. Bazen aynı şeyleri yaşamış olmamıza rağmen anlamları kişiden kişiye fark yaratabiliyor. Lütfen, başkalarının ne düşündüğünü unutun gitsin. Hayatınızı değiştirecek ve dünyanızı yaşanılamaz bir yere çevirecek kadar önemsemeyin insanları. Sizin yaptıklarınızı anlamalarını beklemeyin arkadaşlar. Çünkü gerçekten müziğin sesini duymayanlar dans edenleri deli sanar.