Hocalık denen milli cinayetimiz. Taçlı bey işin anahtarını iyi yakalayabilmiş ama tek hitapla çok büyük bir fark yaratılmasını beklemek bizi hayal kırıklığına uğratacaktır. Eğitim sisteminin bu şekilde olmasının sebebi, ülke insanının (hepsinin olmasa da çoğunun) bu sisteme ayak uydurabilecek olmasıdır. Bu ülke senelerdir önce hakanlıkla, sonra hanedanlıkla, şimdi de yapay demokrasiyle (yine hanedanlıkla) yönetiliyor. Bunun sebebi bir milletin kültürel tarihinde aranmalıdır. Çocuklarımıza fikretmeyi değil itaat etmeyi, çözüm üretmeyi değil şikayet etmeyi öğrettiğimiz sürece de değişmeyecek. Köle ahlakıyla sadece söylendiği zaman yapan insanlar yetiştirilebilir. Eğitim dahil her alanda otoritelerin hüküm sürdüğü bir ülkede olmamızın getirisi olarak herkes rütbe savaşında. Profesor doçentle, doktor hemşireyle, yüzbaşı onbaşıyla vs vs. Millet olarak bir aşağılık kompleksinin labirentinden çıkamıyoruz. Bu yüzden ne yaptığımızı değil 'öteki'nden üstün olup olmadığımızı önemsemeye meylediyoruz.
Ben bu 'herkesin her şeyi bilmesi' meselesinin, eksik/yanlış bildiğimize bilmiyorum diyememenin tamamen bu kompleksle ilintili olduğunu bu yüzden düşünüyorum. Neyse meseleyi fazla açmayalım politikaya kadar gider, çok uzatmadan bitireyim. Madem köle ahlakından kurtulamıyoruz, bari elimizdeki Mustafa İnan'ları değerlendirelim. Elimizdeki belirgin fark yaratacak tek seçenek bu. Başka hiçbir ışık göremiyorum en azından önümüzdeki birkaç onyıl için. Kuzey Kore, Çin bunu yaptı. Hindistan da yapmaya çalışıyor, bizdeyse çaba yok henüz. 50 yıldan fazladır gelişmekte(!?) olan bir ülkeyiz. Beklemeye devam edelim. İyi günler, hocam.