Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

VE ÇOCUĞUN UYANIŞI  BÖYLE BAŞLADI
Gül kokuları çocukların kaburga kırıklarından geliyor  Acıyı ve insanlığı çocuklar  Böyle dayanılmaz kıldılar ve yeni suları  Onların bilgileri getirdi  Elleri önlerine bağlı - duruşları  Omuzlarından göğüslerine doğru kıvrık ve yumulu  Yaşarlar ebedi göz ve ölümsüzlük aşısı yapan kitabı  Ki şimendifer  Nasıl peşinden koşturursa katarları yolcu kutularını  Oralarda civarda  Böcekler sürüngenler bulunan kırda  Dönen çember - toprakla çalkalanan çocukların önünde  Bir dev gezinir  Şimşek düşer Ve balık yumurtaları  Ki onları balıklar  Suyun gencine bırakırlar  Ve suları da gezer ölüm  Çelikağ yok eder insan eliyle uzanarak  Hem balığı hem yumurtayı  Hem yumurtadaki balığı  Hem balıktaki yumurtayı. Toprağa dikili gözler neler bulmaz  İstese dağlar mı bulmaz  Sonsuz gebelik ölümü su çiçeği gibi döken hayat  Suları ve karaları uluyor birbirine  Erkekler kadınla donlarının altında harp cep kitapları  Dudaklarında verem çiçekleri uzaktan  Yakından aynı ve ayrı uluslardan Genç bir adamdım  Tren uğurladım Eski ve yeni efendileri  Taç giyen şahzedenin karpuz gibi  Yada gemilere açılan çelik bir köprü gibi  Serin kırmızı ve sıcağını bırakarak  İkiye bölüneceği haberini  Büyük olayları hava limanlarında zonklayan  Trenlerle ben yolladım Parklarım vardı akşamları  Kapatırdım  Saati vurunca trenlerin bekleyip gelmiyenlerin Bıldırcın tüneli  ve bir açık ve bir örtülü tren  Akşamsa hemen  Korkardım - bir kızeline tutunarak  Karşı komadan sarışın - onu dökülmüş yapraklara yayarak  Çıkarırdım yanağından ürkek şapkalı  Ve çantalı adamım  Yaklaşırdı ve sorardı  - Oralı mısınız oralıyım  - alın ve okuyun incil ve yohannaya göre  - misyoner misin değilim  - o hah ha - Değilim ve okuyun yohannaya göre  İnsana olan sevgim - bodurluğuna kurnazlandığına  Birden bilerek  İstasyon bir boşluk  Çünkü bir yok bir var  Trenler çenreler Üçüncü hat koş üçüncü hat  Katlan elele katlandık ey Anna taş içinde heykelim  Yonttum yonttum taş bitti sen çıkmadın  Yanıldım avrupalanmakla çün bizde  Kadını kelimeyle kurarlar saklarlar örtülerle  Derken katar üstümüzdeki katardan çoğaldı  Sen burgu oldun içimin dağlarına tünele girdim  Sıtrasburg akşamın karnında  Uslu çocuk olarak bekledi  Bianka boğazlanan boğanın önünde kaldı  İstersek durduruldu diyelim  Çünkü halklar vardı  Güvercin halkı  Meydan  Göz halkı  İnce doğranmış fransız halkı  ey Anna sen kalkan balığı  Kafa vurmayan fakat gövde vuran  Ağzın karnından biraz yukarda  Karnında bir anne yeni kız doğuruyor işaretleri  Kan gidişmeleri  Açık göğün önünde açık meydan halkları  Bianka kıvılcım  Ucu kendine kıvrılmış kılınç Öpüşümüz gizli olmalı  Öpebilirsek uzanıp kaderlerimizden öpmeli  Sıcak gözyaşı ve şikayetle  Ağzı konuşmaz kılan  Ağzımızda  Dilimizi şişiren ayrılık bademi Senin elin söyler  Avucunun toprağa deyip donan çızgileri  Anlatır  İstasyon çayevini dolduran gebeyi  Aşkın  Şişen bir yara gibi gelişi  İçimizden iki yolcu gibi gideceğini Venedik birdenbire kavruldu  Nedensiz ve niçin  Çün korkunç  Ve savaşla gidiyorsun  Ama ancak sen  Vurulduktan sonra ve kurşun  Benden ayrıldı  Ve gittin  Ve dağ çöktü           * Artık dayanamam  Yabancı isimlerin ebelerinin içinden  Yabancıların ter kokusunun içinden  yabancının buyruğu ile geçmeye Ey toprağım kalkamadığım  Üs kimin üssü  Kime ait minare Ey sen karşımda paylaşılan  Alna dudağa ve kalbe ayrılan  Sen aşkım sabah doğrulunca bağırdığım  Geceleri sancınla kıvrandığım Karanlığı itiyorum yine gelir  Sabahı seviyorum özlüyorum  Seni aydınlığa getirip anlıyorum  Daha sonra ışıksızlıkta anlamsız  Ve sancım var İnceden ve derinden gözlüyorum  Çılgınlık ve inceliyorum  Kilom elli beş boy bir yetmiş üç  Sen kendime etiplikle eklediğim  Kanı benden canı ciğerimden alırdım  Aydınlıktın  Hep onarırdım eksiyenlerini güneşle Ay gece görününce açar aylığını  Kurbanlar ve senin büyüklüğün dağınıklığın  Çünkü her bölgeni başka bir şehirde yaşadım Küskünlüğünü aşk öncesi şehirde  Etinin lekelerini doğduğum şehirde  Korkularını ve yüksek korkmalarımla  Irmağı kapayan boydan boya  Suyu toprağa ilave eden şehirde  Gidişini özel olarak  Kalbimin bağışladığı şehirde - en önce Ayrılık vardı hep Ay gece olunca pay ederdi ayrılığı  Ey güzelce yakalandığım  Mutlulukla sunulan  Bize bahşedilen armağan kılınan  Ayrılık sen ki  Aşkın ve sanatın  Durmadan doğumlar getiren anası  Hep orda gebe kadınların dibinde içinde  Doğuma en yakın  Doğmadan gibi ve aralıksız doğarak *                          Böyleydi kuruluş yapı ve bizim ustalığımız *                             Fakat sen  Hep karşımda kalan  Ağzı ağzımdan alınan  Paylaşılmakta olan *                            Biz dördünce Muratın kılıcının sivri ucunu tutuyoruz  Keskin yanında karılarımız ve çocuklarıyla  Hızla akan bir vatan tutular  Aşkın ve birlekteliğin çatısını orada kurdular Karılarımız her asrın insan güzelleri  İmkan bekçileri  Ağır arabalarla taşınan sancılarımız  Ağır tabanlarımız  Etten değil gibi az yiyen gövdemiz  Toprağın ürününe avuç açan karşı koyan  Yeri var olmayan bir lisanla bağlayan  Sıcağa ve nalın kıvılcımlarına gerçek isimler koyan Irmak ve ırmağı süren yol  Biri uzağında kaldığımız  Öteki içine daldığımız Buzul uzaksa ve beraberlik ateşi kucaklamışsa  Sabaha çıkmamız kolay  Güneşi bir mızrak boyu yükseltmemiz  Yabanı kolundan tutup germemiz  Alnına bir mıh  Sırtına bir yafta ekleyip göndermemiz  Yekin seslerindeki yanlışlığı düzeltip  Büyük doğrulamanın aklına geçmemiz  Yavuz boğalara benzeyecek  Ve sancı değiştiren hayvanlara Küçük kahraman öğütlerle büyük esere  Bir mısramızdan girer  Bir çocuk avlusunda salıncaktaki çocukların  Anneleri ablaları sahilde çay içen ev'den konuşan  Gelecekle haberli yemiş yutan elleri  Şimdi salıncakta aynı anda  Bir fotoğrafta gibi  Her geçen anı fotoğraf olan çocukların  Altlarındaki toprağa  Öğütlerle büyük eser okları işaretleri  Düştükleri taşlara dizlerini kanatmak için  Biz açıyoruz  Ekonomik iktisat risaleleri Her şey benzinle aşk ve ilkbahar bile  Barut ateşle harmanlandı  Kılıç nasıl deldi geçti ve çekildi  Ve nasıl kan göstermedi et  Tanrı adıyla renk değiştiren mavileşen ateşe  Örtü yapıp otururlar ateşten ateş ve yanmazlar  Güvercin teslimiyeti içinde  Bakın istiyorsak Nasıl yıllarla sürüyor bir salise  Sabah bulantıları birlikte yatılan akşamlar  Kuşların yalnız uzanıp pencereden Havaya alıştıkları saksıları kavrayıp uzaklaştırdıkları  O gökler ağaçların tulumba gibi çalışan özsu boruları  Sızıları tahta kulübelerin  Dağda tahta kulübelerin *                            Ateş için odun topladık  Ben makki ve beşimiz  Kısa ama kesin çağırarak  İçeriksiz coştuk hemen.Hey önce ateşin içinde ol  Hey önce alevin sıçrasın  Yüreğimizi kavuran soluğumuzu başka yollardan geçir  Aynı an ayağa kalkıldı  Doğranıldı  Nasıl söylenir bir erkeğe bir kadın  Denize atılan bombanın  Balıklar delirtiğini  En zor sorunun yöneltildiği  Bir kadındı  Nasıl ki kelimisiz ve gözler olmadı Rensiz bir iz seçiliyor  Belki karanlığın kendisi işaret veriyor  Saçların değişiyor  Karanlık tahta kulübe ve saçların  Hepsi bu hepsi bunlar özgürlüğü kur  Suyu dök yürek etlerimizi  Parçalanmalarımızı topla  Büyük ateş meydana yağmur getirdi  Gökteki kazan devrildi  Ağaçların gece aydınlığı  Duygunun canlılığı  Kıvrılıp eğilişi dalların hüzne ateşe                                    hüzne ateşe                                    hüzne ateşe tutuşu Toprağı üzüntüden ayıklayışı  Sende kaybedebildiğim yani ey korkulu hayat  Taktığım tarafımızdan sevilen  Haklarımız esenliğimiz karanlığımız  Güzelliğin ellerin alnınla  Mızrağını seç önce seç kabarık alnımı  Fırlat kayaya kimliğini kişiliğini  Dişlerimin ortasına  Sar beni kumlu ağaç kütükleriyle  Ki suyu geç beni kurula Arkamdan rüzgar seğirtiyor  ellerim dağdaki kulübeden ses ediyor  Orman uğultular kurt ulumaları  Aşkın omurgan  Yapışkan  Yak beni çocuğumsuz Senden ışıklandırılmış havuzlarımda  Ve gizli su yollarında  Sözün ediliyor O sen sen  Gölgemi bırak beni sürme  Ben benimleyim İçim büyük sabırla haşlandı  İçim ey İçim bu yolculuk nereye  Yine bir şehrin ölümünü başlatır gibisin  *                           Ve çocuğun uykusu böyle başladı  Çünkü yeni bir çocuk uyanacaktır Ey ana  Parkları çocuğumla eş doğurdun  Çimenleri mutlu kıldın Bayrakların sularda aktı  Pulatın  İnce ve yumuşak saçın  Yaralı ağzın Mutlu kılan çocuk  Çimene düşen yaprakları Kadın sen tattın  Babanıkine benzeyen  Çocuğun böbreğindeki katlar    *                          Gün gelişini açıkladı  Sen kapanan gözü açıkla  Karısına arabayla tabut taşıyan adamı  Güzel yontulmuş ve sarıları olan kadını  Yeni bir çocuk planı yapan  Yeni ve ölümü de trasfer eden aileyi Nalçayı yiyince nasıl çöküyorsam yere  Nasıl dumanını üfürürken ve solarken ciğerlerime  Düşten yıkanıp ava değil çocuğa yatıyorum  Değil vurmaya ve raslantıya  Değil hülyalanıp dalgalanmaya  Çıkara değil kedi gibi sokulup ayartmasını  Değil sarı demire  Değil söylev'e asla değil aştım gitti yirmi dokuz yıl önce ölenleri Nalçayı yedikçe nasıl çöktüm yere Zorla ezilenin zorlu öldürmesi olur  Fabrikanın kasıklarını ovan işçilerin  Hak dünyasında hastalanırım olağandır Neden mi şimdi tepilebilirim Maden ocaklarına dinamit yerine Bir hakkın düşmanıyla kucaklaşıyorsam  Sök beni yeniden şakağıma it ellerimi  Bileklerime aklım aksın  Damrlarımı lif lif denetle çöz gözümün perdelerini  Trenleri uzlaştır sulh fenerlerini yak  Nerede olursan ol kim olursam olayım Sesimi bir dağ zannet  Irmağa ver haberi  Yangına doğru sürünen haberi  Güneş beni saklar  Sen alnındaki dumanı kazı  Kemiğimin geleceğini düşün beni yont alıştır Sararan örtü cafe müller  Gırtlakta sarı halka  Esirlik ve kendimden kayma halkası  Yalnızlığın çarmıhı dere balıklarını ilanı  Çarmıh yaylı ve değişken  Karın çarmıhı bel kemiği ve baldırı  Karnımız ayrı sancılardan kaymış  Yeşil yada yeşil olmayan çocuğun ağzından çoğaltılmış    *                       Ey gece sen de aldatıldın  Sana da tuzak kurdu yüzü güneş parıltılı kız Rosemariegirbach  *                            Gidip bilmediğin kentlerin  Böğrünü delen harp mikkaplarını gördüm  Kartpostal tüccarlarını  Kilise ortak pazar dirlik orak çekiç  Ve asya ve afrikaya ayak atma postallarını Ve kimseyi göstermeyen aynaları Ve bir istasyonda  Hatta önemsiz bir memurun yakınında  İçinden asya çıkan bir balya Geleceği  Ormana terk etmeği dener gibi yeni doğan çocuğu  Ananın karın bulaşıklarını arımadan  Çalıları ve topraklaşan yaprakların içine  Alabildiğine gevşeyip bırakılmış gerginliğin ortasına iterek  Geleceği ormana iter gibi ormana iterek  Meleklerin hayatını yaşamaya  Gidelim sizinle kendimde insan olmadan  Kimseyi insanlamadan yaşamaya  Sıcak kayayı arayan iki tavşan gibi  Evleri korkutmadan uluyan kurtlar gibi  Bellemeden  Etle bilinçlemeden  Evdeki sevincin ballanan hüzünleri  Bilmeden aşkı ve aşk benzerini  Çocuk sesinin düzgünlüğünü arayan bir çeşit insan olarak Görevi bu olarak  Yalnızlığımızı sesizce ortaya koyalım  Erkeçe sesiz ve erkekçe  Kiminki sahipse ölümü o karşılasın  Ağırlasın Ayaklarım ağrıdı güvercin izlemekten  Onun başının önündeydi alevli sancak  Elimi ve kalbimi uzattım  Eriştim tanrıya çağırma kuleli evin  Bekliyen güvercine  Güneşi ayı ve yeryüzünü bütün şekilleriyle  Bir kutlu çehrenin emrine kul bildim  Bilesiniz  Ona döndürüleceksiniz Ve başı yeşil haleyle çevrilen  Yüzünde tarihten ve gelecekten bir renk beliren  Atmacanın pençesinde atmacayı kendinden geçiren  Bir güvercin ki ne gören olmuş  Ne işiten Bir sabah bir çeşit güvercin fırtınasıydı sur önünde  Gözleri burçlara  Bayrak tebdiline dikilmiş bir kartalın  Buyruğundan hızlanarak  Bir kartaldı gözünü burçlara dikmiş  Döşü surları geriletmiş  Durur gücercinlerin en önünde Emrolundu.Haliç bir yılan gibi yönelip  Soktu Kayser'i Zaman bir takla attı  Zaman bir takla daha attı Zaman altında kalan  Çıplak boynu hançer kuşaklı  Başı sülük ağızlarında  Ayakları boşlukta çırpınan  Bir millettik artık Güvercin  Merhamet kılıçlarını toplayabildi ancak Camide toplantı var davranın  Aşkı denetleyen güvercinler  Kılınçlar eskinin habercileri  Keskin bekçiler  Bildirciler. Bir iç çığlıkla  Yürüken üstüne bir mısır habbesinin  Yeni yorum yatırımcıları  Ve büyük doğrulma günüyle  Bir aliterasyon olan güvercin Dansöz kalkışlı güvercin  Gel.Sen gelince  Azap çıkacak her evden  Gidecek kendi evine Organlar sizinle benim savaşım  Ben ahretim  Ahret yere gebedir Sizinle hep beraberim  Dağı tutmuştunuz kalbinizden geçendim  Güzel duydunuz ve durduruldum  Atımı atınız büyüledi  Okyanus everesti nişanlayıp durdu  Çünkü etin ötesinde  Bir şey değildi everest ve okyanus Korkunun yüzüne ayna konmuş  gibi  Başkayım sizinle  Aynayı eline alan korkuyu bilir  Çün korku etin içinden yekinir Hep koşmaklayız kitabın onayıylayız  Tarlayı çok severiz.Yaradan  Lokma lokma bölmüş istiyenlere  Karından gelenlere  Ve karna gelenlere    *                           Aşkı canbazımız aldı  Tokmak kırıldı  Kapının çatlağı esner  Gözetleyen göz şişer küçülür  Et aralığından görmeyi dileyince Duyulur iç ses  Uyan ey kaplumbağa kelimeyi kımıldat  Çünkü kıymet sezilsin otobüs devrilsin  Kımıldat kanlarını  Koşanın yıldırım gibi duranın  Susanın ve dağlarla konuşanın  Kendiyle  Dağları konuşturan  Aklı çok kez hançerce bulunduranın  Kendini sürü için öldürüp  Sürüyü çobansız bırakan çobanın  Hep içilmez sulara varan koyunların  Mermerin namütenahi bekleyen kayanın  İçinden hata edilerek çıkarılanların İnsan yüzleri  Çömelmiş inleyen ve içgüdü şekilleri  Yaralar kan akmayan  Kanla işi olmayan  Taştan çıkanın ve çıkaranın birlikte söylevleri  İnsan sanatı çığlıkları  (bir yerde onlarlayım)  Öpülerek topuğu parlatılan tuncun  Günah anlatılan karanlıkların  'Enriko istersen anlat önce sonra işle' O dağlar güvercinin yabanına yuvadır  Hiç solunmamış bir hava üfler rüzgar  Dünya sürü yürüdükçe döner  Çoban sürü için ölmez gelecek sürüler için  Yaşamağa bakar  Kısa süren bir hatıra değildir toplum Mısır taneli çocuk avuçları  Fotoğraflarını çek günahların  Tövbeleri yıldırımla yayınla yine de Esmeri  Karayı  Kızıl ve sarıyı bir tutanı  Benden aldın Buruşmaz entarisi İstanbulun entarisi buruşmaz entarisi  Maraşın seferde  Fakat İstanbul ve Maraş  Fakat Maraşın  Her kurban arayışında  Fazla davrandım ben  Yangına uğradım ben  Kara bir moloza uğradım  Bazen marsık sanıldım Maraşın her kurban arayışında  Ve bulup sunuşunda  Mutlaka bir işareti vardı  Bayram çöreklerini tuzundan yağından anlayışın  Sertçe düşmanca gibi tokça kucaklanışın  Harbeder gibi sevişin Mesela adil erdem aynı silahla mücehhezdi Üstümüzden aynı katr geçti  Mutluluğumuz anlaşılsın yıkıldık  Toprağa yayıldık ve büyüdük  Çünkü topratan ancak böyle geçtik Kızlar burgulu  Etlerinde tahta kıymıkları karınca yığınları  Alabildiğine açılmış bir organ  Bir gramofon  Geniş ağızlı Her adımlarını bildiğimiz  Hangi yörüngeye güttüklerini  Hangi suyu geçtiklerini  Ne çeşit bir şölenden koyulduklarını  Çünkü sokağı aman nasıl eğilerek geçiyorlar  Hangi tahta kapıdan çıktıklarını  Zenginini ve bulgurlu su içenini  Ellerinin çatlaklarını yine krem sürüleni  göğüslerinin bakımını tahta sütyenlerini  Ocaktaki dumanın yaktığı sapladığı göz sürmelerini Çünkü kara dumunlı ocak  Ve sürmeydi Sürmeyi niye çekmeli  Sürmeyi çekmeli mi - Annen ne söyledi  - (Elmanın yarısını kardeşin yesin)  Kardeşin yesin anne yemesin mi Elmayı yemiyorsun bir  Ve öyle sıkılıyorsun ki elma ölecek  Ne sen yiyeceksin  Ne kardeşin ne annen Bu evde yılanı yine değiştirmemişler  Baba ana ve kardeşler  Aynı odada soluyorlar  Oda şişip iniyor  Dışardan bakınca odaya  Duvarlar kıvrılan oda  Özel bir skorku ve kuşkuyla irkilerek  Tehlikenin hayvanları yönünden  Boğularak  Yılandan gizli işaret alarak  Göz kırpar gibi yapıp uluyor  Oda uluyor Yılan göz kaş işareti  Konuşmayan hiç bir şey yapmayan Başını yılandan çevir yemek taşmasın  Başını yılandan çevir kuyu yakın  Başını yılandan çevir unutma babayı yürekte tut  Baba dağ ve balata Anne  Kolundan koynunda karnında çocuklar  Gitti pazara dolandı çocuk beğendi Anne ve dönünce  Anne eve dönecek Ölüm bilinecek küçük ölüm  Mahalle daracık bilinecek alçak duvar ötesinde ölün taht asıcak su  Ve odun kokusu  Kabre akıtılan sabunlu suyu  (Yolun burasında çoşkuyla karşı ko)  Nasılki beyninden apartman fışkıran mimarın  Yaşamın öte yarısı  Burçları gezer  Kutup yıldızından söz eder Gök çoğalınca  Göğe açılan göz kapanınca beni duyacak anlamayacaksın Bunlar hep senin ölün  Bir yerinde yatağa sığmayan çocukların  Suçları bir atmacayla alınan çobanların Her şey karıştı çünkü öldün  Artık kimse bulamaz kendini  Eller birbirinin içinde  Senin ölmüş elin yapışır  Benim tetiğimin üzerine                                * Silah benim tetik bende koşanadek kurşun benim  Parmak senin et senin güç senin  İrade kimde  Benim elim hangi köpeğin içinde  Dişleri birbirine geçmiş bileğimde  İlk traşını olan gencim  Jileti kemiğin iliğinde  - Kan seli  - Tetik kan seli  Hedef nerede kız mı erkek mi  Dünya çekirdeği mi  Yeryüzü ateş mi  Şehvetin ya da nur içinde birleşmenin  Sanat'ın içinde beklerken herşeyi önceden kestirenin  Çünkü şarttı bir kere  Ölümle yanyana şeytanın içinde durmak Karnından geçmek  Bir lambayı bekleyen makkinin  Öpüşünü kanla bekleyen  En küçük kilisede çarmıha çekilen  Dom'un üç asrın  Kana kan koyup  Yücelttiği abesin  Galerisi insan ve heykel ve resim ve kezzap galerisi At gözü oyuk  Heykel atın içinde  Çünkü at büyük heykel  Sürücünün içinde on aziz bir kaç isa yezus hiristus Yüz bin haç  Atın ayağında bir nalbant heykeli  Nalın içinde bir at benzeri  Karşılıklı uyuşan iki arslan  Biri dişi diğeri dişi  Yuvarlak yalanmış ve parlatılmış derileri  Ki karpuz yenmiş gibi  Goldah karpuz  Anna karpuzun çekirdeği  Frankrayh şu dağın ardındaki dağ  *                            Düşman kim onu anlat  Mişel'i hatırlat alnımı uğraştır  Kalbine planlı ve  Avrupa bir duvarın taşları dizilen mişeli  Saçlarına çocuk kuşlrı konmaz  Çocuk uçmaz dallarından.İçinden yanından  Boy tüfeği patlatsan  Tuzaklı  Hatırlat mişeli mişeli  İçinden hep bir kuşku tankeri  Bir petrol tankeri namıyla yol alır  Pergel petrol  Borusu motorun icadı  Aşkın feda bayramı cenaze şekli  Boyuna hatırlat  Yoksa olur ki unuta kalırım esmerliğimi Telefon  - Görüşünüz nasıl  - Yorgun uyanırken ve gittikçe diri ve daha esmer Tanımadığım kentin  Ağırlık merkezine alındım  Taşıtlar grevler insan böğürmeleri  alış verişler  Şapka çekerken birden çocuk doğuruyorlar  Baba oyundan çağrılan çocuklar gibi isteksizdir  Ya da bırakır kürekleri denizin üstüne  Suda kayan cilalı bir taş gibi seyirtir  *                            Her doğan çocukla orda  Birlikte. Daha yeryüzüne bakınamadan  Kırbaçlarınız uyumaya. Anakarnı yorgunluğumuz alınmadan  Vurulur kollarımıza ve. Çarpılır dizimiz dizime Her doğan çocuk  Bir ertelemeydi analarca bağlanarak memelere  (Artık sigara içmeyeceğim artık  Koyun gütmiyeceğim)  Meşgul uğraşır azar altında bile uyurken de  Uykusundan silkelenip irileşmeye hamle elleri ve duramadan  Yan beşiktekinin yüzüne gölgesini indirerek  Bir gün önceki bedenini  Kaybedilmiş bir okul eşyasını gibi özliyerek Her doğdu  Bir ölendi Mayland uzun yüzlü bir kız resmi  Hani şu hep  Selamlaşıp geçerdik  Uzun yüzlü kızlar çizen ressamla  Aklımı anlat gönlümü kazandır  Benden beni çıkar bakalım kalacak mıyım  Üstüme beni koy bir de  Gözle dayana bilecek miyim  Yoksa hemen birkez daha bütünle bende beni  özümü kullan  Çünkü aşktır  Beyaz bir sanat    *                          Evlerin dışında  Çünkü böyle oldu Pencereden uzanan başın dışında  Günahın ve sevabın Merkezinde hem tanımadığım  Alışmadığım bir sistem gitgelinde  Boyuna sırtımdan ve kafamın arkasından delindiğim  Oynuyorum ve rolümü. Oyun çarkının boşuna döndüğünü  Seyircilerden bir kadın olgun ve eteçalan  Çıplak. Eşyadan ve odanın kapamasından  Her an biraz daha soyunarak  Yatağında  Çivilenmeden gerilmiş çarmıha gibi yatan Anlıyorum oyun çarkının kendine döndüğünü  Ölümün  Saklanacağı kalmayan avhayvanı gibi  avcısına göründüğünü  Ah anlıyorum  Çünkü annanın  Anlaşılmaz bir gözaldanımıyla  İçimde bir gemi batırıp döndüğünü Unutmadı  Yanlışlıkla  Onlara:  Beni unutmayacaksınız   *                            Anlat kızın ekmek tutuşunu  İçimdeki soylu kişiden  utanışını  Annayı tutarken balık tutuyorum  Ekvator ağzıyla kolumu buzdan indirmişim  Kız içimde bir sarmaşık kelimesiyle büyürken  Arada bir kanla uslayıp  Seni anıyorum  - eyeski sevdiklerim -  Sizi şaşırtıyorum?Sanatım  Fakat ben korkutuldum    * Şatoya bağlanan tahta köprüde beynim  Ağırlaşmış dalmışım  Güneş doğmuş işte böyle. Taş ısınmış ısınmış  Neredeyse belleğinden kan ürperten  Birsipahi sureti Aşka ne zaman veda  Demiş ki bu topraklar  Boyuna kiliselere taşıyorlar otobüslerle.Isınamıyorum.  Ve Baden Baden'de kaçtım  Başka bir kiliseye  gittim.Hafifçe.  Çok ve canlı renkli süslemelerden azürpererek Dost için yani dosto için  Dönerken  Kule yerine  Küreye yakın parlak başlıklarına dönüp baktım Dosto Badende  Ve kumar da oynardı  Bir çocuğun.Hırsla.Bir taşı  Atışı gibi.Dikine. Kapa perdeyi kapa köprüyü  Ve şatonun ta kendisini  İnce bedenin mühürlenişini  Tüfek mahzenini  Sevginin tiklerini aort deliklerini  Duvarda asırlardır dinlenemeyen  Dört işkence resminin Takip tutuklanma işkence  Ve tahta kurulan işkenceli etin  Bin dokuz yüz 77 yıl  Yenilen içilen kan ve etin  Yarı açılan mor pelerinin  Çizgi - kan  Çizgiler ve kanın  Başta yer yer kemiğe batan tacın  Dört resmin dört korkunç dakikanın  İri jestlerini anlıyorum Makkiyi hayır  Sigridi tren getirdi  tren götürdü  Yedi    * Duruşu kımıldanışı  Mağrur tavırları olan  Çünkü o güzel kelimelerle ağırlanan Göllerin beşiği toprak eğrisi  At yiyen ejderdi  Tılsım  Karıncanın kölesi At köpeğin kuruyan ölüsünü  Minderi düzelt  Baklava kırıntılarını  Ana babanın kol gezdiği koruduğu pencere kıyılarını  Mutfak ve yüznumara korolarını  Yatak amaliyatlarını cinsiyet taslarını  An binlerce yıl olan et kabartmalarını Pervaz ve şimdi  Büyük terasalarda doğuruyorlar  Kol bakımı bilek ve dizkapağı bakımı  Gebelik ve sancı limonlukları  Sıcağa karşı ay ışığı  Yelpaze atkı palan  Acılar yerdeler sinir göğü tırmalayan  Kutlu sevinç giysileri yalayan  Ve yağmur suyunu  Havuza koyan ırgat olarak Anlat insanda ölümsüz olmak yaprağının  Hangi ağacın kıvranışı olduğunu  Güzün hazırladığı insan yavrularını  Kışın insan yeteneklerini  Anlat durmadan Hurmayı anlat hala uzanan  Tüylü kalın dudağı anlat  Yaban elmayla eriği  Aşıyı  Elmanın gelinliğini geyiğin baskın güveyliğini  Atlı karıncayı  Lunaparkta bir hayvan olan Atlı karınca bir hayvansa  'İsa ağladı'  Kuzeyde ses kalmadı  Alnımız buz kondu gece  Aksın.Gündüz karıştırılmasın  Ah sade bir gün yaşasak  Dal dal - Kitap bil  Lord kimin lordu hangi mabadin  Sinonimi  İkisi duman tütsü su rengi  Perde kıllı el korku  Bölüşmek kekelemek  Donup kal - Aklımı al Durmak bilmez yaşamakla  Senin yaşamın nereye kadar neyana böyle benimki  Can kamaram  Yalnız göğsüm değil  Hayat var kaçıp bıraktığım zamanlarda da  Ölmek koşup varmak mıdır oralara  Soluğunu yatıştırarak  Perdeyi aralayıp girmeden çiçekli ovalara  Ah kıra gitmek böyle zor olmasa  Ellerimiz ısınan ocakta - Tabaktaki zifafet tasında  Kızartılmış bir keklik  Paslı ve kükürt salyalı bir ağızla  Tatlılıkla ololki  Ölünü gebeliğini morarmışlığını  Etin devinme sanatını  Bilesin yuvarlak akasın akşam olunca  Yuvarlak akşam akşam  Serçenin girdiği dolap Şehri - eycanım - uçtan hayvan kuşları olarak yukarıdan  Devgözüyle - bakışı görüyorsun  Süzül.Kanatlar arasından  Uzanan boynunla evleri ara ikizleri araştır  Ren'in çamurlu suyundan bir gümüş iplik bük  Sür yeryüzünü hamuruna  Ki orda  Bir yılan renkli başını onarır  Kuyruğunu ağrı dağında yakala Ekmek raketini çıkar kuşlar çağrılsın  Kirazın yuvarlağı gibi yanağın  Bir güçlü böceğen ki gibi alnın  Otlara yayılmiş çıplaklığnda bir uçuç böceği  Yanından dikene toprağa iniyor  Ekmeği göğsünde ufala kuşlar çağrıldı  Tutulmuş ve öyle güzelken  Korkarak.Ağaçların arasında dolanan cin    Sen misin-Ama içim Eyiçim Kara başımı tutup kara başımı Şu suyun insanını güttüğüm vakit  Göğsümü asya bir edayla gerdiğim vakit  Hem barışmak ne demek kendimle  'Sen yoksan mekan yok zaman belli değil'dediğim vakit  Sen ölçesilirsin sesimdeki beygirimsiliği  Çün bu çamur  Şu yaşamı bulandıran su  Donyüzlü rahibe şu  Şu ev ki ev  Ve o karanlıkta cin  Ve ormandaki dev Oysa melodim  Ne güzel. Sözlerim ne tatlı Kuşkusuz. Yanımda olaydın  Testiyi deler ırmağı temizlerdik  Avucumuzla buz gibi içer  Bileğimizden akan toprağa düşerdi  Ve şimdi  anlat bana ey can tatlısı kız ki  Çünkü ben ödevliyim yinelemeye  Eskiçağ ozanlarının ağız toplantısını  Anlat bana gönüllerindeki bağ bozumunu  Hep şarkı sancıyan dizelerini  Kocamış dumanı ve is yüklü tavan direklerinin  Arasından destanlara sarkan yılanı  Kapıdaki baharı yaprak selini sarı kanaryayı  Ölümsüzlüğünün kar yığını - granit yığınını - su yığınını  Anlat durmadan Oğlu teketek öldüren babanın  Oğula mızrağın ucuyla  Gürzün kılıcın kıyımıyla ad koyan babanın  Anlat bize içinde koşan atların  Hangi koşudan kaçtıklarını  Yani ilkel  Ya da kültürle deşilmiş olmanın  Anlat durmadan anlat oğlum  Gençliğin  Yarısı akan yarısı mezara konan kanın  Genç ve geniş bir yaradan  Hem babanın elinden mızrakla  Ve baltayla açılmış yara'dan  Şefkat ve müthiş bir dikkatle  Ve müthiş bir hayranlıkla  Şövalyelik adına açılmış yara'dan  - Huysuz kan sonuna dek akar düşünürüz - Anlat ki ey can tatlısı kız  Babanın cesedi bir türlü toprağa atamadığını  Yine de kanın sonuna dek atamadığını  Anlat  Babanın can elmas'ıyla kesilen oğulu  Aydınlığa sun  Toprağa sözü olan kanın  Neden sonunadek akmadığını Karşılık verir  Can tatlısı kızlar korosu: - OĞUL MIZRAK KESKİN GENÇ  oğul genç mızrak keskin  BABA DİNÇ YAŞLI MIZRAK AKILSIZ  oğul baba  MIZRAK BABA  ÖLÜM baba  Ölün Oğul Mızrak  Ölüm Baba Mızrak  OĞUL MIZRAK baba ÖLÜM Kan ŞAŞIRDI KAN Şaşırdı Genç cesedin ölüm gölünün başında  Diz çökmüş olan baba  Hınç ayırdı  Hayret ve üzgünlük şerbeti  Ve abes ayırdı  Çok yıl sonraki tanrı tanımaz savaşlara  Ve yenilip ve yenip dönerken ordu  Neyi algılarsa çiftleşip çoğalmaktan Babanın yüreği ordu yüreği  / Zırhını kırdı /  Narası göğe vurdu  Daha gür bir ses duyuldu  Belki bir melek gülümsedi  Çünkü sıyrıldı gergefi dizinden  Belki ayağının dibine vuran sesten Eybaba  Kılıcı toprağa gizle  kendini kınamak için çıkarıdı gerektikçe  Yüzünü saratıp karatmak için  Kavurması geldikçe Çünkü bir serçenin diliyle gelmiyordu düşünce  Beyaz güvercinin  Bir ilkbahar gencinin güz güneşinin  Taşı heykelleştiren eğlimin  Su taşıyan kedi seven uykunun altına geçen döşeğin  Erkeği kadında koşturan geleneğin  Kızlıkta açan çiçekleri  Sevişen fillerin  Uyuyan çocuk ellerinin  Karaya vuran geminin  Yemeği hazır eden annenin  ... yalvaran dilin diliyle  Gelmiyordu düşünce  Geliyordu düşünce  Ateş kuşunun gagasında Çünkü soyluluğun ağırlaştı baba  Bir'din orda oldun  Zamanın bir gerisine bir ilerisine  Son dünya savaşının eşiğine serildim  Çocuğu vururken çekilen işkencenin  Beşiğine Baba çocuk  Azap sancak Baba genişledi nalbantı bildi  Toprağın içinde oğlun ölümü  Artıkça ve gezdikçe denizlerin dibini  Çünkü ölüm artık canlı oldu  Nasıl kuduran boğa canlıysa  Ve bir şeye koşarsa Baba açığa çıkan kandan yedi  Gezdi yeryüzünü  Hayvan alım satım yerlerini  Annenin ayak diplerini  Karnı karıncanın ölmez gelenekçiliğinin  Hayvanları şartlayıp  Şatoları kefenleyip  Ahırları koyunları  Gördü baba gezdi baba  Oğulun taş benzerlerini  Nasıl ki oğulun ölümü  / Eli babanın derisinde /  Bir gerisinde bir ilerisinde  Artıkça ve gezdikçe suların dibini Baba devşirdi bir ana  Ki yüreğinin altında  Bir et kordonla tutan  Oğlu delmeyecek olan babayı
··
2.245 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.