Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

168 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Bulgakov kitapları okuma etkinliği vesilesiyle okuduğum ilk ve ömrüm yeterse de kesinlikle son olmayacak Bulgakov kitabını okumuş bulunuyorum. Kitapla ilgili aldığım küçük notlar ve incelemem aşağıdadır. Kitabı okumamış olanlar için bir kısım içerikten bahsetmiş olabilirim bunun ayırdında olmayı da ihmal etmeyin derim.Şimdiden teşekkürler okuyacak olanlara. Horozlu havlu hikayesindeki betimlemeler öylesine gerçekçiydi ki bir an okumamayı bile düşündüm, kızı o halde hayal etmek ve hatta ölmesini düşünmek bile istemiyordum. Ancak içimdeki merak duygusu korkunun önüne geçti ve iyi ki de geçti. Mutlu sonlu hikayeleri seviyorum. Tipi hikayesine geçtiğimde asistan olan, öğrencilikle doktorluğun arasında gidip gelen bir gencin doktor olmaya gittikçe yaklaştığını gördüm. Hikaye o kadar akıcı ki bin sayfa olsa okuyabilirim gibi hissettim. Bu tipi konusu neredeyse her Rus yazarın işlediği bir konu heralde. Hikayenin sonunda daha önce buna benzer hikayeler okuduğumu anımsamıştım. Ama yinede güzeldi. Yalnız bu hikayenin bir yerinde okuduğu bir öyküyü hatırlayıp Tolstoy'a kızgınlık duyduğunu söylüyor doktor Bomgard, bilen varsa bu hikayeyi öğrenmek isterim. Merak ettim çünkü. Çelik soluk borusu da nefessiz okuduğum, doktorlara bir kez daha saygı duyduğum bir anı oldu. Cümleleri okurken sanki kendi Boğazıma neşter vuruluyormuş gibi hissettim. Bulgakov anlattıklarını hissettirmekte çok güçlü. Mısır karanlığında da ise ücra bir köşede doktorluk görevine devam eden karakterin yaşadıklarından bir anıya daha şahit olduk. Hani bazen bizim köylerimizde de böyle okumuş insanlara karşı haddinden fazla saygı duyan insanlar olur. Veya Ambulansın sedyesi kirlenmesin diye ayakkabısını çıkartanlar, işte bu hikayede anlatılan olay da öyle bir olaydı. Doktora eziyet olmasın diye 10 günlük ilacı bir kerede içmişti yaşlı değirmenci.. Ters vaftiz olayında resmen elim ayağım titredi. Realizmin doruklarına ulaşmış Bulgakov. Çok başarılı buldum. Çok. Yıldız döküntü ise frengiyi anlatıyor. İlk başta okuduktan sonra çok da bilgim olmadığı için kitabı kapatıp biraz hastalığı araştırdım, çok değişik bulaşma yöntemleri varmış. Anlayacağınız Allah kimsenin başına vermesin diyeceğiniz türden. Ancak, N. Bölgesinde yaşayan insanlarsa bu hastalıktan hiç korkmuyorlarmış, ben okurken korktum onların yaşarken korkmaması da hem doktora hem bana çok garip geldi. Bu bölümde beni etkileyen şey doktorun, küçük bir kızın vücudundaki yıldız biçimindeki yaraları "ayaza çekmiş bir gecede gökyüzünün haline" benzetmesiydi. Ve yine bundan 100 yıl önce böyle korkunç bir hastalıkla baş edilebilmesi, baş edebilecek eğitimin verilmesi insanı gerçekten hayrete düşürüyor. Morfin olayı bambaşka bir olay hiç anlatmak bile istemiyorum. Sadece Bulgakov'a sonra Bomgard'a ve bize notlarını bıraktığı için Polyakov' a içten teşekkürlerimi sunuyorum. Bu satırlar sadece okunarak kendi duygularınızla hissedilebilir. Bir Psikiyatristin Gizli Defteri kitabında aldığım tada benzer bi tat aldım ben bu kitaptan. Bunların yanı sıra, Gillette ve Zeiss gibi bugün bile hala alanında bir numara olan markaların 100 yıldır dünyaya hüküm sürmesini göstermesi açısından da önemli oldu bu kitap benim için. Birde gereksiz gibi gelecek ama doktor N. Bölgesine gittiğinde 23 bilemedin 24 yaşındaydı. 1.5 yıl orada çalıştı. 3 ay da şehirde çalıştı. Sonra arkadaşı mektup yazdı doktor olan. Ve bu sırada Bomgard dediki arkadaşından için hepitopu benden 2 yaş küçük 25 yaşında. Şimdi düşündüm Bomgard' ın bu sözü söylerken 25 bilemedin 26 yaşında olması gerekiyor. Ama gözünden mi kaçmış Bulgakov'un yoksa ben mi yanılıyorum bir yerlerde bilmiyorum. Aslında burada değinmek istediğim bir konuda Vlademir Mihayloviç yani namı diğer doktorumuzun psikolojik ruh hali. Farkettiyseniz üniversiteyi bitirir bitirmez hiç bilmediği bir bölgeye genç bir doktor atandı. Kimseyi tanımıyor, ne yapacağını bilmiyordu. Bu süreçte ve sonrasında da en yakın arkadaşı hep kendi oldu. Kendiyle konuşamadığı zamanlar içlerinde binlerce Latince kelimenin olduğu tıp kitaplarıyla konuşuyordu. Yani doktorumuz birkaç hasta bakıcı ve sağlık memurundan başka o zamandan başlayarak ve hatta şehire geldiğinde de yalnızdı. Kitabın bir yerlerinde çok bekledim, bir hasta gelecek aşık olacak, sevgi göreceğiz diye. Ama kimse gelmedi. Gelmediği gibi de doktor bey sürekli kendiyle konuşmaya devam etti. Düşünsenize iki yılda 20.000 e yakın hasta tedavi etmiş bir doktorsunuz ve sizi düşünecek gönül bağı kurduğunuz hiç kimse yok kendinizden başka. Ve bunu sorun bile etmiyorsunuz. İşte görev adamı olmak bu demektir. Bu cümlelerin hepsi belki de sonradan bölgeye atanan ve hastalığından( bağımlılığından ) dolayı kendinden ümidi keserek, kendi ölümüne kendisi karar veren doktor Polyakov için de söylenilebilir. Farklı olarak tabi konuşacak bir günlüğü olması bu günlüğünde bize bahsettiği şeyler olması söz konusu, sevgilisi tarafından aldatılması gibi bir çok özel şeyle birlikte Anna hanıma önceleri pasif daha sonradan birazda olsa karşılıklı olan aşkını da unutmamak lazım tabi. Ha birde Polyakov sorunlarını morfinle çözüyordu. Git gide artan dozlarda kendi mutluluğunu o toz da buluyordu. Ve nitekim sonunu da bu getirdi. Üzüldüm doğrusu. Ama ben olsam farklı davranır mıydım ? Hastaneden getirdiğim gazlı bezi perde diye takar mıydım ? Yaptığım her harekete bir anlam arar mıydım S. Vasilyeviç gibi. Cevap veremiyorum. Belki onun kadar bile dayanamazdım. Feryadına karşılık bulacak bir kimse bile kalmadığında ne yapar insan ? Hem tek insan nedir ki, sadece bir damla. İyi okumalar diliyorum.
Genç Bir Doktorun Anıları
Genç Bir Doktorun AnılarıMihail Bulgakov · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201524,6bin okunma
·
23 görüntüleme
Ömer Gezen okurunun profil resmi
Köpek kalbini de okumanızı tavsiye ederim. Ben de önce bunu sonra onu okumuştum :)
Göksel Göktürk okurunun profil resmi
Sadece o değil, tüm eserlerini okuyacakmışım gibi duruyor :)
1 sonraki yanıtı göster
NigRa okurunun profil resmi
Yaşla ilgili konuda arada boşluklar var diye hatırlıyorum yani günlük düzenli tutulmuyor, özellikle taşradan tayin edildikten sonra aralar daha uzuyordu. Gönül bağı meselesine gelince Bomgard karakterinin Bulgakov'un tecrübelerinden doğduğu ele alınırsa, Bulgakov da kitaptaki gibi ücra bir yerde doktorluk yapmış ve yazar ilk evliliğini daha öğrenciyken gerçekleştirmiş belki bu sebepten bir gönül ilişkisi yok kitapta. :)
Göksel Göktürk okurunun profil resmi
Öncelikle teşekkür ederim, günlüğün düzenli tutulmadığı kısmını gözümden kaçırmış olmalıyım, zaten çok da önemli bir şey değil ama olsun. Artık öğrenciyken evlilikten veya gönül meselelerinden ne kadar sıkıldıysa veya neler yaşadıysa bunları 5 6 yıllık, arka planında otobiyografik olan kurgusuna hiç almaması daha ilginç hale getiriyor bence Bulgakov'un hayatını. Diğer kitaplarında belki bunun örnekleri görülebilir ama ben bilemiyorum okumadığım için. :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.