Böyle katman katman açılan, doğrusal bir zamansal çizgide ilerlemeyip bizi oradan oraya savuran kitapları seviyorum. Geçmişte miyim şimdide mi, bu karakterden daha önce bahsetmiş miydi diye bocalarken bir bakıyorum hikaye beni içine alıvermiş. İlerledikçe de hilesini anlayamadığım için hayran kaldığım bir sihirbazlık numarası izlemiş gibi "Nasıl böyle etkileyici şekilde yazabilmiş?" diye hayran kalıyorum.
Kelimelerin, cümlelerin bütün kederiyle, bütün öfkesiyle okura saldırıyor
Magda Szabo . Bol bol iç monolog okuyoruz ki benim çok sevdiğim bir tarz daha.
Estzer için niye antikahraman yorumu yapılmış sık sık bilmiyorum. O kadar güçlü, öyle cefakar bir kahraman yaratmış ki yazar kurgu karakter olduğuna, yaşamadığına inanamıyorum. İyilik yapmayı umursamayan bir karater yaratmış çünkü hiç iyilik görmediği için iyiliği bilmiyor, çok yalnız, çok dışlanmış. #232519540
Savaşın yıkıcılığını bize kopan kollar, bacaklar; dağılan aileler yerine hatıraların kaybolmasıyla, sosyal statütünün değişmesiyle, bazı kötü şeylerin artık o kadar kötü gelmemesiyle anlatmış. Sevgisizliği, kupkuru kapkara kıskançlığı, öfkeyi, bencilliği içimden kitaba taşmış gibi hissederek okudum.
Muazzam bir kitap.
Yavru CeylanMagda Szabo · Yapı Kredi Yayınları · 2022333 okunma
Yavru Ceylan ile tanıyıp çok sevdiğim yazarın okuduğum ikinci kitabı. Önce bunu okusam peşinden yeniden bir Szabo okumak istemezdim sanırım, biraz daha zayıf kalmış. Szabo okurken hissettiğim duyguyu bu kitapla birlikte hüzün olarak tanımladım.
Başında yine kim kimdi, ne okuyoruz karmaşasıyla başlıyoruz okumaya. Hatta ufak bir kağıda karakterleri ve aralarındaki bağı not ettim. Savaşın çirkin yüzünü yine duygu sömürüsü yapmadan gösteriyor. Savaşın aldıklarını, değiştirdiklerini çok sıradan çok günlük detaylarla gösteriyor bize. Hatta belki biraz çocukların gözünden...
Çok ağır bir kitap bu arada neden bilmiyorum okuması kolay olmadı. Sonlara doğru da konu tamamen dağıldı özellikle son bölümü hiç anlayamadım. Top oynayan çocuklar, Balint ile kahve içen Henriett, kitabın sonundaki minik kız... bunlar metaforsa bilen aydınlatsın.
Bir de sanırım Blanka'dan daha fazla söz etsin istedim kitabın sonuna geldiğimizde.
Kendi ülkesinin tarihini ve ülkesini harika anlatan bir yazar Szabo, kalkıp Budapeşte'yi gezmek, Tuna nehrini izlemek istedim okurken.
Iza'nın Şarkısı ve Kapı ile Szabo okumalarına devam etmeyi düşünüyorum.
Katalin SokağıMagda Szabo · Yapı Kredi Yayınları · 2022399 okunma
Bazen konuşmalar sadece alışkanlık nedeniyle sesli ve sessiz harfler olan kelimeler içerirler. Bu konuşmalar o kadar büyük bir duygu yoğunluğuna sahiptir ki, sözlerimizin bir anlam taşıyıp taşımadığı bile önemli değildir.