"Öyle anlar vardı ki, içimizde iz bırakarak tüm yaşam bir mercekte odaklanan güneş ışığı gibi o ana, sonsuza dek odaklanırdı. Kim bilir, kaç yıl yaşarsa yaşasın, belki de insan yalnızca böyle anlarda yaşar."
Kitap yarım bırakmamak gibi bir prensibim olsa, kitap hediye gelmiş olsa ve sırf hatır için okumaya başlamış olsam ve 77 sayfa okumuş olsam dahi daha fazla katlanamadım.
Bir kere 77 sayfa boyunca altı boş aforizma kasmak dışında bize ne anlattın sayın Tufan? Acıların çocuğu Tufan diyesim var. Aşk acısı çekiyormuş Tarık Bey aman ne kadar değişik.
Yavru Ceylan ile tanıyıp çok sevdiğim yazarın okuduğum ikinci kitabı. Önce bunu okusam peşinden yeniden bir Szabo okumak istemezdim sanırım, biraz daha zayıf kalmış. Szabo okurken hissettiğim duyguyu bu kitapla birlikte hüzün olarak tanımladım.
Başında yine kim kimdi, ne okuyoruz karmaşasıyla başlıyoruz okumaya. Hatta ufak bir kağıda karakterleri ve aralarındaki bağı not ettim. Savaşın çirkin yüzünü yine duygu sömürüsü yapmadan gösteriyor. Savaşın aldıklarını, değiştirdiklerini çok sıradan çok günlük detaylarla gösteriyor bize. Hatta belki biraz çocukların gözünden...
Çok ağır bir kitap bu arada neden bilmiyorum okuması kolay olmadı. Sonlara doğru da konu tamamen dağıldı özellikle son bölümü hiç anlayamadım. Top oynayan çocuklar, Balint ile kahve içen Henriett, kitabın sonundaki minik kız... bunlar metaforsa bilen aydınlatsın.
Bir de sanırım Blanka'dan daha fazla söz etsin istedim kitabın sonuna geldiğimizde.
Kendi ülkesinin tarihini ve ülkesini harika anlatan bir yazar Szabo, kalkıp Budapeşte'yi gezmek, Tuna nehrini izlemek istedim okurken.
Iza'nın Şarkısı ve Kapı ile Szabo okumalarına devam etmeyi düşünüyorum.
Katalin SokağıMagda Szabo · Yapı Kredi Yayınları · 2022422 okunma