Az önceki tebessümle başladığım yazıya yine çocukluğumu hatırlayıp gözyaşlarımla devam ettim. Okul yolumdaki bir evde biz okula gidip gelirken pencereden mahzun mahzun bakan bir sibirya kurdu vardı. Hep pencere açıkken konuşurdum onunda, sahibi kötü biri diye düşünür birileri pencereye yanaştı mı kaçardım. Bir gün cesaretimi toplayıp çocuk aklımla "köpeğinizi gezdirebilir miyim?" diye sormuştum, sinirle pencereyi kapatıp köpeği içeri almıştı adam cevap bile vermeden. Köpeği bir daha hiç pencereden bakarken görmedim.
Keşke statü olarak görmesek hayvanları, can olduklarının farkında olsak. Tek yaşam amaçları sosyal medyada beğeni almak gibi görülmese ama ne kadar zor. Bahçeme gelen kedilerle dolanıp ağlaşıyoruz bazen. Anladıklarından eminim. İnsanlardan daha çok anladıklarına ise daha çok eminim. Lütfen daha çok yazın, cümlelerinizden birinin ucu bir kalbe değer bir cana yuva bir cana can olursunuz belki. Elim yüreğimde okudum, 10-15 köpekle giderdim okula sabahın 5'inde, otobüse bindirdikten sonra geri giderlerdi otobüs kalkana kadar bana bakıp. Ben de camdan onlara bakıp ağlardım hep. O hüzünlü gözlerin dostluğunu hiç unutmam. Keşke bilsek değerlerini, keşke patilerini dizlerimize bir koyuşlarıyla nasıl yüreğimize iyi geldiklerini fark etsek. Böyle mi olur.