Gönderi

Masamdan Notlar
Kaç Kurşunluk sairim bilinmez...peyderpey geçiyor kelimeler,geciyor tevellutu üç yılı bulmuş bir zemheri.. kelimesel ve bir o kadar beyaz olan bir papatyanin beyazligi kadar mavi bir dolunaysin imge coğrafyasının... gece henüz bu sabah vaktine yakın yitiriyorken karanlık abasını hiç olmadı bizimse zamanımız... hep böyle ve bu saatlerde uykudaydin sen,ben bir Paslı ranzanin kosesinde hep bir şeyler yazıp seni olabildigince anlatma pesinde..O kadar korkak ve ilkelim ki ! eski zaman insanları gibi..Senin kovugun beni sakliyor...bana miras birakiveriyor hep boyle vakitlerde tanıdık bir peygamber senin bu dünyaya gelişini... şairlerin percinledigi o yolların birisinde seni buluyorum önce,sonra kabzasinda bir gunesle ellerini uzatiyorsun. Hafif bir gülümse kaslarının gölgesine sığınan gamzelerinden...sancılı bir mektup birakiyorsun her defasında... şöyle iki adım geriye cekilip sakla diyorsun surekli... sakliyorum bir gün aç demeni bekleyerek... yürüyorum ardindan bunca yorgunluk yetmiyormus gibi...ayaklarima da sasiriyorum hem! Beni caddelerin,misralarin,ağaçların ve daha bir çok kainat-i tanenin sen koktugu yerlerine ulaştırıyorlar... gokyuzumde ağıt seslerine karışmış bir ağrı ve karların kanatlandirdigi haylaz,hokkabaz duslerim... melekleri issiz birakmak olacakti bu ve sanirim bir hayli günah yazacaktim... sanma yokluğundan muteessir bir tablom var! Zerdustleri imrendirir gonlumde yaktığın har! Aşiyanlar deryasinda bir umut fenerisin... bense katedralin labirentlerin çıkmazı sayılacak bir yerde hapsedilmis ve sana ulasmami istemeyen bir gecenin ellerinde seni izliyorum...seni peşkeş cekiyor her sabah vakti...sonra iki adet mezar taşım oluveriyor...bir palyaço gibi Ağlıyorum ama degmiyor gozyaslarim yanaklarima... çoğu şair gibi,çoğu ozan gibi, leyla gibi,mecnun gibi daha nice niceleri gibi ölümünden çok önce yüzlerce kez ölenlerdenim... Naci Hotanoğlu
·
1 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.