Şimdi ben, bu durduğum yerden misyoner kilisesinin ardındaki mango ağacını görüyorsam, bu, yalnızca ben onu gördüğüm için ruh değildir. Ama eğer ben onun misyoner kilisesinden büyük olduğunu ayrımsayabiliyorsam, işte bu ruhtur. Demek ki salt görmek yetmiyor, bilmek de lazım.. Papalagi, günün doğuşundan batışına kadar bu “bilmek” için didinir. Onun ruhu dolu bir ateş borusu ya da avını yakalamaya hazır bir kamış olta gibidir. Bilmek için didinmediğimizden bizlere, adalar halklarına acır. Bizim ruhumuz zavallıymış, ormandaki hayvanlar gibi aptalmışız.