Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

189 syf.
7/10 puan verdi
Nitel bir araştırma olan “Modern Mahrem” de veri olarak sözlü ifadelerden, betimlemelerden ve yorumlardan istifade edilmiş kamusal alanın yeniden tanımlanan ifadesi ile sınırları çizilmiş ve toplumda oluşan modernizm düşmanlığına karşın “özel” olan mahremiyeti “sosyolojik aracılık” metodundan faydalanarak saha araştırmasının çok daha derinlemesine boyutuyla incelenmesi sağlanmıştır. Aktörle bire bir etkileşimde bulunan Göle, sosyolojik tahlilleri anlamada bilimsel objektiflikten asla taviz vermemiş uzaklık\ yakınlık ilişkisinin sınırlarını hesaplama da hassas ölçüler kullanmıştır. Fakat yazar aynı zamanda konunun sınırları çizilse dahi kullanılan metotlar ve prensipler ışığında bu sınırların aşılabileceği dinamik bir yapısı olan toplumun ve aktörün bire bir etkileşimde bulunulduğu durumlarda araştırmacının yetkisizleştirilmesi gerektiğini de savunmuştur. İki ayrı medeniyetin vurgusu yapılan “modern” ve “mahrem” kelimeleri Türkiyede oluşan yeni kamusal görünürlük için kullanılabilecek en uygun kavramsal sınırlara sahip kelimelerdir. Semantik yönden kuvvetli, kendi mana hiyerarşisini oluşturan modern ile mahrem kelimeleri aralarındaki zıtlıktan doğan bir uyum ile hem çatışmacı yönünü hem de fonksiyonel taraflarını yaşayan Türk toplumu için adeta yeni bir sosyolojik söyleme teorisel bir yaklaşıma imza atmıştır. Medeniyetin mihenk taşı olarak görülen kadın ve türban üzerine yazılan bu kitap; özellikle kamusal alan sınırlarının yeniden inşası olarak görülen İslam Hareketi ve bu hareketin modernizmin de etkisiyle kamusal alanın yapısal dönüşüme etkisini sosyolojik teori temeli analitik olarak irdelemiştir. Göle sorulmayanı sormuş söylenmeyeni söylemiş toplumun kendi iç sesine dönüşen problemleri gün yüzüne çıkarmakla kalmamış bu minval üzeri eleştirilerle hem laik kesimin hem de İslami Hareket cephesinin gündemini uzun süre işgal eden söylemlerde bulunmuştur. Yazar araştırma konusu olarak daha spesifik olan mikro düzeyde gözlemlenebilir türban tartışmasından makro/küresel bir tartışmaya kapı aralamış ve konuyu iki medeniyeti ifade eden bir başlık altında ifade etmeye çalışmıştır. Batı modernizminin Türk toplumuna entegresi aşamasında gözden kaçan çok kültürlülük ve İslami bakış açısı; modernizmin bu topluma yansımasında adeta suret değiştirmiş, kendi senaryosunu aktör destekli toplum paralelinde tekrar yazmıştır. Türkiye de 80’li yıllardan sonra ortaya çıkan İslamcı hareketin odak noktası ve bu hareketin öncül kuvvet sağlayıcısı kadın ve türban kendine çizilen mahrem sınırları değiştirmek için kişisel özgürlük bağlamında kendi savaşını açmış, tüm dini yorumlara negatif tutumlara rağmen modernizmle İslam’ı kendi öznelliğini kavramada bir arada tutmayı başarmıştır. Gelenekçi düşünceyi ve inancı eleştiren türbanlı öğrenciler modernizmin de karşısında durmuşlar batı taklitçiliğini reddetmişler, kamusal alanı tek elinde bulunduran laik kesimin tepkisine maruz kalmış irtica, gerici gibi indirgemeci nitelemelerle bu alana girilmesine karşı bir reaksiyon oluşturulmasına sebep olmuşlardır. Örtünme ya da genel söylemiyle türban dinsel bir normdan ziyade siyasal ve kültürel bir söyleme hatta bir ideolojiye dönüşmüştür. İslam’ın yaşandığı toplumlarda din, cinsiyetler arası bir şekillenmeye maruz kaldığı için Türkiye’deki medenileşme süreci de cinsiyet temelli olmuş eve kapatılan kadın kendi öznelliğine, kişisel özgürlüğüne kavuşturularak Batı modernizmine uyum sağlanacağı düşünülmüştür. Kemalist modernizmin temelinde duran kadın ve görünürlüğü, uygulanan kanunlar, çıkarılan inkılaplarla desteklenmiş, özel olan kamusal alana çıkarılmış kadının elinden alınan kimliği ve özgürlüğü tam olarak değilse de modernizmin öngördüğü çerçevede verilmiştir. Epistemolojik olarak kendini problematize eden kavram kanaatimizce din kavramıdır. Pratikte yaşanılan din ile teori olarak bilinen dinin çatışması muhtemel sonuçların sorgulanmasına “aslında din ne” sorusuna cevap aramamıza neden olmaktadır. Şu da bir gerçektir ki toplumun gündelik hayatında yaşadığı dinden hareketle sosyolojik sonuçlar çıkarılmakta incelemeler yapılmaktadır. Bizim üzerinde durduğumuz konu negatif yönlü eleştirilmesi gereken dinin kendisi değil aktör tarafından yorumlanmış toplum tarafından yaşanılan dinin muhatap alındığı konusudur. Önemle dikkat çekilen diğer bir husus ise kadın ve insanlık mertebesi konusudur. Zira kadın sadece cinsel boyutu olan tek düze bir varlık olmayıp kamusal alanda da kendi öznesini yaşayabilecek güçte bir varlıktır. Modernizmin de etkisiyle hem siyasetin hem de cemaatlerin bir güç olarak gördüğü kadın elinde bulundurduğu bu güçle değişen hayat standartları eve kapatılmış olmanın verdiği baskıya karşı oluşturduğu yenidünya görüşüyle mahrem alanın sınırlarını sorgulamaya başlamış Kemalist modernizmden de destek alarak kamusal alanda varlığını görünür kılmıştır. Göle bu araştırmasında toplumsal ilişkilerin nedensel değil anlamsal nitelik taşıdıkları anlayışından hareketle derin yorumsama ( hermeneutik) anlayışını benimsemiştir. Toplumdaki yaşam biçimleri anlam sistemleri ile temellendirilmiştir. Göle’nin doktora hocası olan Alain Tourain’in “Müdahaleci” (aktif katılımcı) yaklaşımından faydalanmış türbanlı öğrencilerle yaptığı derin mülakatlar ve kantitatif bir anketle, üzerinde durduğu konuya açıklık getirmiştir. Bu teoriden amaç ise toplumsal hayat ile pratiğin analitik bir mesafe ile yorumlanması kavramsallaştırılması ve sağlam bir etkileşim kurulmasıdır. Olay tasvir edilmekten ziyade anlama ve kavrama çabası içerisine girilmiştir. Bourdeiu’nun habitus kavramından da bahsedilmiş; oluşan yeni kamusal alan, aktörlerin yeni yaşam alanları, gündelik hayatındaki değişiklikler irdelenmiş ve var olan değişim türbanlı kadın sorunsalında incelenmeye çalışılmıştır. Ayrıca Göle’nin üzerinde durduğu diğer bir kavram ise zayıf tarihselliktir. Zayıf tarihselliği yaşayanlar ise kendi şimdisinden koparak güçlü Batılı’nın ön gördüğü zamanı yaşayan geçmişle gelecek arasında sıkışıp kalan topluluklardır. Kendi edebiyatına, sanatına, kültürüne sahip olamayan tarihinden uzak toplumlar modernizmin de etkisiyle, sadece kendilerine ait olanı da kendi elleriyle yok etmişler zaman yozlaşması içine girmişlerdir. Bu bağlamda Göle “Batılı olmayan ve “değişim karnavalına” katılamayan toplumlar tarihin ve bilginin sahipliğinden dışlanırlar” ifadesi ile her toplumun modernizme karşı kendini koruyamayacağını, şimdiyi yaşamak yerine Batılı’nın kendine sunduğu “artık zamanlarda” yaşamayı tercih eden toplumların var olma gücünü hiçbir zaman elde edemeyeceğini açıklamaktadır. Batı modernliği ile gelenekten kopamayan İslami hareket olguları üzerine yapılan açıklamalar da kullanılan teoriler de şöyle bir sonuca varılmıştır: Küresel bir yaşam alanına dönüşen dünyada meydana gelen düşünsel ya da fiziksel olan her olay tüm ülkeleri etkilemekte toplumları ters yüz etmeye tek tipleştirmeye çalışmakta oluşturduğu normları dikte etmeye devam etmektedir. Bunlardan en önemlisi de kuşkusuz modernizimdir. Kendi çelişkileriyle ortaya konan bu program tüm dünyada uygulanmak istenmişse de her toplumun kültürel ve dini inanışlarına göre farklı suretlere bürünmüş kendine bir yaşam alanı yaratmaya çalışmıştır. Türkiye de bu durum kadın ve başörtüsü kavramları üzerinde anlam bulmuş İslam ile modernizim birbirlerinden etkilenerek yeni yaşam alanları düşünce boyutları türetmiştir. Toplumun dinamik yapısı kimi zaman öngörüleri yerle bir etmiş kimi zamansa beklenen kurgulanan gerçekleşmiştir. Türkiye her anlamda değişmiştir ve küresel çevrede gücü ve etkisi arttığı sürece de değişmeye devam edecektir.
Modern Mahrem
Modern MahremNilüfer Göle · Metis Yayınları · 2000229 okunma
··
364 görüntüleme
Muzaffer Akar okurunun profil resmi
"Kendi edebiyatına, sanatına, kültürüne sahip olamayan tarihinden uzak toplumlar modernizmin de etkisiyle, sadece kendilerine ait olanı da kendi elleriyle yok etmişler zaman yozlaşması içine girmişlerdir" Güzel, çok zorlu bir konuya girmişsiniz, bence bu konu tüm yönleriyle tartışılmalı.
Elif okurunun profil resmi
Üzerinde durulmayan konulara karşı özel bir ilgim var nedense. Toplumda toplumsal bilinç içinde kişisel şuurunda korunacağını yozlaşmanın en aza indirgenebileceği kanaatindeyim. Bu eser sosyolojisi alanında çok yönlülüğüyle farklı bakış açısı ile tavsiye edilir bir eser.
Ceren Düven okurunun profil resmi
Çok detaylı ve merak uyandırıcı bir inceleme olmuş. Modern Mahrem’i birkaç gün önceki sahaf gezim sırasında satın almıştım. En kısa sürede okuyacağım.
Elif okurunun profil resmi
Yüksek lisans derslerinde okuduğumuz gerçek manada sosyolojik bir bakış açısı kazandıran kitap. Yazılan dönem için fazlasıyla cesur ve kendi alanında söz sahibi. Kitaptan önce yazarın hayatına da göz atarsanız kavramlar daha iyi anlaşılır diye düşünüyorum. Zira kitaba olduğumuz yerden değil de yazarın iç dünyasını keşfederek okuyunca anlam derinliğine ve kavramlarin sınırlarına ulaşabiliyoruz. Yorumunuz için ayrıca teşekkür ederim.
1 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.