Son Ada, son sığınak, son insani köşe... Livaneli'nin belki de okuduğum en iyi kitabıydı. Dehşetle, üzüntüyle, sinirlenerek okudum. Ister istemez kıyasladım her cümleyi yaşadıklarımızla.
Dünyanın karmaşasından, şiddetten, haksız ölümden kaçan bir grup insanın hazin hikâyesi Son Ada. Kaçtıkları her şey ile bir kez de burada karşılaşan, yine (!) seslerini çıkaramayan, savunamayan, kabullenen, boyun eğen bir grup insan. Eskiden nasıl yaşadıklarını unutup, günü kurtarmaya çalışan bir topluluğun son çırpınışları. Susmayan ve olacakları önceden gören arkadaşlarını dışlayan, sonunda arkadaşlarının haklı çıktığını acı bir tecrübeyle anlayan bastırılmış çoğunluk.
Hem konu hem de karakterler bakımından bir hazineydi Son Ada. "Başkan" kurulu düzene sonradan katılan, her şeyi değiştiren, halkı "anarşizme karşı" örgütleyen bir devlet büyüğü (!) olarak çıkıyor romanda karşımıza. Bir bildiği vardır diyerek her lafına evet diyen bir kitlenin başkanı oluyor bu kez. Yavaş yavaş tüm adada hakimiyet kurup tüm kontrolü ele geçiriyor. Ama toplumumuzda da olduğu gibi, bu baskıya boyun eğmeyen bir "hain" çıkıyor ve romanda "yazar" olarak bahsediliyor ondan. (Başkanın hayatı boyunca başa çıktığı, bu zihniyetteki insanlara her yerde rastladığını, biz bunları çok gördük cümlelerini okuyunca neler canlandı gözümde bilseniz dostlarım...) Bir de "martılar" var ki, adanın asıl sahibi. Halkla birlikte yaşayıp giden ama bir anda adaya gelen "Köpekbalığı Başkan" tarafından dengeleri alt üst olan martılar. Kitaptaki katliamı içim parçalanarak okudum... Olmayan bir düşman yaratmanın ne denli kolay başarıldığını bir kez daha görmek beni çok korkuttu.
Son Ada'yı okurken aklıma sürekli Gezi Parkı geldi. Direnen insanların nasıl püskürtülmeye çalışıldığı, halkın bir anda galeyana gelip ikiye bölündüğü, onurlu bir direnişten çıkan sarsıcı sonuçları düşündürdü bana okuduklarım. Yani dostlarım, yaşadığımız ülke de bizim Son Ada'mız! Tüm diktatörler "Başkan", bütün boyun eğmeyenler "Yazar", çaresiziz diyerek zulmü kabullenen ise maalesef "Halk" olarak canlandı gözümde. Bizim "Son Ada'mız" umarım böyle yanmaz, yıkılmaz umutlarıyla bitiriyorum cümlelerimi...