Bediüzzaman Said-i Nursi Hazretleri en büyük müfessirlerden biri olmakla beraber, O'nun tefsirlerini her açıp okuduğunuzda daha evvel görmediğiniz bambaşka bir buutla hakikatin keşfine mazhar olur, sonunu getiremeyeceğiniz bir ilmin nuruyla serfiraz olursunuz.
Lemalar, Otuzüç Lema ve Münacaat'tan oluşan, pek çok meselenin bir bütün içinde sırt sırta verdiği bir hazine...
Hz. Yunus'un (a.s.) kıssası ile başlayan eser, Hz. Eyyûb'un (a.s.) duasının tefsiriyle devam ediyor.
Bediüzzaman Hazretlerinin risalelerini ve diğer eserlerini okuyanların aşina oldukları 'nükteler' ve 'sırlar' la genişletilen mevzularda ki örgü ve belâgat hayret uyandırıcıdır.
Lemalar'dan birkaçı Sözler ve Şualar eserlerinde de neşredilmiş.
Böyle muhteşem bir ilim membagını tahlil etmek şöyle dursun, tedrisine mazhar olmak en büyük temennimdir.
Yalnız bir paragrafı bile üzerinde günlerce mütalaa gerektirir ki, ayrı bir kitap konusudur.
"Ey hadsiz acz ve nihayetsiz fakr içinde yuvarlanan bîçare insan! Rahmet ne kadar kıymetdar bir vesile ve ne kadar makbul bir şefaatçi olduğunu bununla anla ki: O rahmet, öyle bir Sultan-ı Zülcelal'e vesiledir ki, yıldızlarla zerrat beraber olarak kemal-i intizam ve itaatle -beraber- ordusunda hizmet ediyorlar. Ve O Zât-ı Zülcelal'in ve o Sultan-ı Ezel ve Ebed'in istiğna-i zâtîsi var ve istiğna-i mutlak içindedir. Hiçbir cihetle kâinata ve mevcudata ihtiyacı olmayan bir Ganiyy-i Alel-ıtlak'tır. Ve bütün kâinat taht-ı emir ve idaresinde ve heybet ve azameti altında nihayet itaatte, celaline karşı tezellüldedir."
Bu kısmı anlıyabilmek için dimağlarınızı,
kâinatın bütününü ve içinde ki en küçük misgâl zerrelerini (ki bu bilinen en küçük ağırlık birimidir.),atomu ve atomun içindeki çekirdeği, elektronu, nötronu, güneşi, ayı, gezegenleri yekün tefekküre davet ediyorum,aralarında öyle bir yardımlaşma, dayanışma, bütünlük, haberleşme ve birbirini koruma altında, emniyette tutma vardır ki,hiçbir ordu donanımıyla, hiçbir birim iştiyâkıyla,hiçbir harekât proğramıyla bu aksamayan teşkilâta misâl teşkil edemez.Örneğin çekirdek elektronu ve protonu şevkâtle kollamasa atomda işler karışır,şimdi uzay boşluğunu düşünelim, sayısız göktaşı, sayısız gezegen, sayısız yörünge,birbirine dostluk ve vefa sunmasa, yeryüzü kendini koruyabilir mi? Ve atmosferin katmanları bu müthiş kenetlenmeyi stâbil ve dengeyi aksatmadan yürütebilir mi?Peki Rahman'ın bu olağanüstü işbirliğine ihtiyâcı var mı? Kainatla birlikte 70 bin âlemi ve içindekileri Rabb'im şefkâtinden ve Rahmetinden nâsipdar etmese, onlara kim merhamet edebilir. Onları kim helâk olmaktan kurtarabilir.
Bu Rahmetin sahibi Allah (c.c),hem mükemmel yaratılışımızın bütün tasarrufunu, kullanma hakkını elimize veriyor,hem de benim dostluğum senindir, dilersen yakınlığım senindir, hem de bunun için söze gerek yok,hissetmeyi dilemen yeter, perdeler,engeller, koşullar hiçbiri aramızdaki konuşmayı ve buluşmayı engelleyemez diyor. Yani uyuman gerekmez, uyanman gerekmez, yol yürümen, bedel ödemen gerekmez, yeter ki beni bulmak için dön kalbine, ritmini ve işleyişini sonsuzmuş gibi varettiğim kalbin,sonsuz lezzetleri yâlnız haz duygusunu yaradana, emrine verene,seni nefes nefes kuşatana tâlip olursan beni sana getirir diyor.Ben meselâ en aciz anlarımda, elimin kulağımın, gözümün, bütün uzuvlarımın silindiğini hissederim, sanki sadece ilticâ makamı ve benim tâkâtsiz ruhum kalır,demek ki sâdece ruhtan ve O'nun ünsiyetinden ve dostluğundan ibâretiz.Madde âleminde ise toprağın içine akıtılan bir damlanın güneşin mevcudiyetine yakın olabilmesi nasıl izafiyete sığmaz, akla aykırıdır, öyle de Mevlâ yalnız bize kendini Esması, isimleri ve şefkâtiyle gösterebilir.
Rabbim'in rahmeti üzerinize olsun...
Feyizli okumalar...