"Ama ne demek veba? Yaşam bu, işte hepsi bu kadar."
Kitabın en can çarpıcı cümlesi bu oldu desek yeridir. Albert Camus, her zamanki mükemmel yazınsal ustalığını, bu kez farklı bir şekilde sunuyor. Albert, daha önce okuduğum büyük eserlerinde daha çok bireyin yalnızlığı, topluma yabancılığı üzerinde durmuştu ve kitaplarını roman tarzında yazmış olsa da, olay örgüsüne girmeyip, genel olarak da sadece bir karakterin iç dünyasını resmetmişti.
Bu eseri, en farklı kılan da bu özellik. Albert, bu kez klasik anlamda bir roman deniyor, fikirlerini farklı karakterlerin üstünden veriyor, olayları zaman döngüsü içinde anlatırken, yine duyguları ve dünyayı betimlemesiyle okuyucuyu büyülüyor.
Kitabın konusu veba salgını olsa da, incelemenin başındaki alıntıyı göz önünde bulundurarak devam etmek gerekir. Üstadın insana bakışı, dünyanın saçmalığına karşın, insani birlikteliğin dünyaya nasıl anlam katabileceği, karakterlerin de etkileyiciliği ile müthiş bir anlama kavuşmuş.
Biz okuyuculara yine ayakta alkışlamak ve kadehlerimizi Albertciğim'in şerefine kaldırmak kalıyor...