Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

72 syf.
6/10 puan verdi
2005 Nobel ödüllü Harold Pinter, çağdaş İngiliz tiyatrosunun önemli temsilcilerinden biri. Kafkaesk benzetmesi gibi, eleştirmenlerce 'pinteresque' sözcüğüyle tanımlanmış, kasvetli, sessizlik, suskunluk dolu ve karakterlerin daima endişe altındaymış gibi davranışlarının bulunduğu özgün oyunları ve tarzı. Yahudi asıllı olduğundan İkinci Dünya Savaşı öncesi ve sonrasında sürekli karamsarlık ve soyutlanmışlıktan nasibini almış ve oyunlarına da yansıtmış. Soğuk Savaş Dönemi'nden sonra siyasallaşarak kendini insan haklarının korunmasına adamış. Türkiye'ye 1985 yılında gelmiş ve 80 darbesinden sonraki olaylar hakkında duydukları ile dehşete düşmesinden ötürü tavırları ile basınımızı meşgul etmiş. Öyle ki hakkında 'yediler, içtiler, zehir kustular' diye manşet atılmış. 'Kutlama' yazdığı son eseri. Kısa cümleler, hakaretler, müstehcen ifadelerle bezeli alışık olmadığım bir tarz. Ama yazara göre "müstehcen gerçekleri, müstehcen kelimelerle yazıya dökmek, ifade etmek hiçbir zaman müstehcenlik değildir." Yıldönümü kutlayan bir çiftin, lüks bir restorandaki bir saati absürdlüğün sınırlarında anlatılmış. Açıkçası diğer oyunlarını da merak ettim tuhaf bir tarzı var. Türkiye'de temsil edilen oyunları da pek tutulmamış, hatta çevirmenin notuna göre bir performansının bitişini seyirciler anlamadığı için perde kapana kadar alkışlamamışlar. Bende de aynı etkiyi uyandırdı.
Kutlama
KutlamaHarold Pinter · Mitos Boyut Yayınları · 201124 okunma
·
71 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Medine okurunun profil resmi
Dur o zaman daha da yazayım.:)) Pinter Gitgel Dolap'ta Beckett'in Godot'u Beklerken adlı oyunundan fazlasıyla etkilenmiş. Zaten iki oyun arasında çok fazla benzerlik var. 2. Dünya Savaşı sırasında insanlar iyice umutsuzluğa düşmüşler. Çünkü savaş diye bir gerçek varmış. Ama bunu durdurmak ellerinde değilmiş. "Eğer Tanrı varsa neden savaşı durdurmuyor" demişler ve dini sorgulamaya başlamışlar. Absürd tiyatro oyunlarında din konusu bu yüzden geçer. 2. Dünya Savaşı aynı zamanda teknolojinin artık hayatimızin bir parçasi haline geldiği dönem ve bu dönemle birlikte insanlar da birbirlerine yabancılaşmışlar. Sanırım Godot'u Beklerken oyununda geçiyordu bu söz; "yapılacak hiçbir şey yok." Bu sözü şu şekilde de yorumlayabiliriz; savaşlar vs. oluyor. Bu ve benzeri durumlarda yapılacak hiçbir şey olmuyor. Biz istesek de istemesek de ne yazık ki oluyor. Absürd oyunlarda çift olma durumu vardır yani başka bir deyişle iki kafadar. Bu iki kişinin karakterleri her ne kadar birbirlerinden farklı olsa da aynı zamanda birbirlerini tamamlarlar. İki kişi adeta bir bütun olur.
Medine okurunun profil resmi
Harold Pinter absürd tiyatro yazarı. Absürd oyunlarda olay örgüsü, konu bütünlüğü olmadığı için ilk kez bu türle tanışan biri afallar. Mesela ben öyle olmuştum.:) Ama karakterlerin söylediklerine dikkat edildiğinde aslında bir konudan değil ama birçok konudan bahsedildiği anlaşılır. Aslında absürd tiyatronun belli bir konusu yoktur. Eleştirmenler vs. absürd tiyatro oyunlarının ortak özelliklerine bakarak bu oyun türüne ait ortak özellikler ortaya çıkarmışlardır. Absürd tiyatronun konuları; iletişimsizlik, kişinin kendisine ve çevresine karşı yabancılaşması, amaçsızlığı amaç edinmek vs. dir. Her günümüz birbirinin aynıdır ve bu yüzden yapılacak hiçbir şey yoktur. Birçoğumuz günü doldurma peşindedir. İşte absürd tiyatro bu gerçeği yüzümüze vurur. Beckett'in Godot'u beklerken ve Pinter'ın Git Gel Dolap'ını tavsiye ederim. Bu konuda daha da yazarım ama sanırım bu kadarı yeterli.:)
Nesrin A. okurunun profil resmi
İnanın daha da yazsanız okurdum, çünkü ben de afalladım, ne oldu şimdi dedim:) Alıştığımdan farklı bir tür devam edeceğim okumaya, teşekkürler önerileriniz için de Beckett okuyacaktım zaten, dediğiniz kitaba bakayım bir.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.