Köylüler, şimdiye kadar bir nev’i derunî rabıta ile bağlı oldukları Sıddıkzade’nin kendilerini böyle birden terk edivermesini evvela mal satın almamasını, sonra da tiftiklere haciz koydurmasını bir türlü izah edemiyorlardı.
Sıddıkzade, köylülerin ıstırabına lakayt kalmasaydı eğer gözyaşlarına karşı gülüp geçmeseydi, belki gene bu sonsuz felakete de boyun eğecekler, Sıddıkzade’nin bu işte hiç günahı olmayan, iyi bir adam olduğuna hükmedeceklerdi. Hâlbuki artık Sıddıkzade, fabrika eşyası satan bir tüccardı, Sıddıkzade'nin ticaretine yegane engel; yerli yün ve tezgahta dokunan kumaşlardı. Onun için haciz yaptırdığı tiftikleri, kavurma yapmayı düşünüyordu.