Hiçbir şeyi körü körüne kabul edemezdim.
Gözler kalbe, akla ve ruha açılan pencereler olduğu için sürekli açık tutulmalıydı;
duyulan, okunan ve karşılaşılan şeylerdeki hakikati görmek için kullanılmalıydı.
Müslüman ya da gayrimüslim her kim bana bir şey söylese onu alıp dikkatle incelemeli ve aslını anlamalıydım.
Böylece, her şeyden ben sorumlu olurdum ve kendim dışında suçlayabileceğim bir şey kalmazdı.