İhtiyarladım. Şurada, bir sandalyenin üzerinde, gırtlağına kadar kendi yaşamına gömülmüş oturuyor ve hiçbir şeye inanmıyorum. Oysa bir zaman ben de İspanya’ya gitmek istemiştim. Ama olmadı! İspanyalar gerçekten var mı? Ben buradayım, kendi kendimin tadına bakıyorum; kanın ve pas kokulu bir suyun buruk tadını duyuyorum: Bu benim kendi tadım; kendi kendimin tadıyım ben ve varım yaşıyorum. Var olmak, yaşamak, işte bu: susmadan, canı çekmeden kendini içmek! Otuz dört yaş, otuz dört yıl! Otuz dört yıldır kendimi tatmaktayım ve ihtiyarım!