İncelemenizi okumayı şimdi bitirdim. Öncelikle ellerinize sağlık. Çok derin bir inceleme yapmışsınız. Görüşlerinizin bir kısmına katılmamakla birlikte, gündelik hayata dair yaptığınız tespitlerin doğruluğuna diyecek söz bulamıyorum. Değerlendirmenizden elde ettiğim kazanımların en büyüğü, yazarın müzisyen kimliğini öğrenmem. Klasik müzikle bu durumu, kitabı ilk okuduğumda bağdaştıramamıştım. Ancak şu an, kitaptaki bir cümleyi anımsayarak (kitabın bir yerinde klasik müzik dinleyen bir gencin, şiddete meyilli olmasının anlaşılamayacağı/şiddete meyilli olamayacağı gibi bir ifade vardı) yazar, Alex üzerinden aslında kendi ruhundaki kötülük eğilimine de işaret etmeye mi çalıştı diye düşünmeden edemiyorum. Biraz daha derine inmem lazım kesin bir yargıya varabilmek için tabi ki:)
Değerlendirmenizde katılmadığım bir kısım var. Bana otoriteye çok yüklenmişsiniz gibi geldi. Sebeplerimi de şöyle açıklayacağım. Öncelikle, kitapta hususi olarak yazarın taraf tutmamaya çalışarak, karakterlerin değişik olarak değerlendirilebilmesine imkan tanıyacak şekilde küçük ayrıntılar verdiğini düşünüyorum. Örneğin, değerlendirmenizde otorite yetkililerinin Alex'in "zihnini boşaltıp yerine kendi isteklerini ve kurallarını yerleştirdiğini" söylemişsiniz. Ancak kitaptan hatırlarsanız, filmde de benzer bir şekilde oynandı, Alex bu deney için kendisi gönüllü olmuştur ve sözleşme imzalamıştır. Her ne kadar filmde sözleşmeyi okumak istemiş de okutmamışlar gibi görünse de, kitapta sözleşmeyi okuduğunu hatırlıyorum. Hafızam beni yanıltıyorsa lütfen söyleyin. Bu işe bu kadar gönüllü olmasının sebebi de yine dışarı çıkıp kaldığı yerden hayatına devam etmek ki bunu İncil’i okurkenki şiddet dolu hayallerinden anlayabiliriz. Dolayısıyla Alex’in zorlandığı bir uygulama değil bu, kendi çıkarına hizmet için otoriteye oyun oynayacağını hesaplamış, ancak ava giderken avlanmıştır.
Yine “Ne kadar bilinçsiz ve haksız yere otoriteye boyun eğmek mecburiyetinde kalması” gibi bir cümle kurmuştunuz. Alex suçsuz, insanlara zararı olmayan, dolayısıyla otoritenin müdahale etmesinin gerekmediği bir insan değil. Aksine, otorite bunlara müdahale etmelidir. Müdahale etmesi gerektiği yerde müdahale etmezse kimse “Yaşasın özgürlükçü devlet, özgürlükçü otorite” demez; otorite işini yapmıyor der. Otoritelerin görevleri olduğu gibi sorumlulukları da vardır. Bu tarz kişilere karşı müdahale edilmesi de devlet kuruluş mantığının ana gerekçesi ve devletin “güvenlik” adı altındaki başlıca sorumluluğudur. Kötü niyetli güç kullanımları ayrık tutarsak, devleti ne kadar “cici” gösteremiyorsak, “kaka” da gösteremeyiz.
Ayrıca yine Alex’ten tek yararlanan otoriteymiş gibi anlatıyorsunuz. Halbuki, kitabın sonunda görmüştük ki, aslında ona yardım etmeye çalışan “aydın” olarak adlandırılan yazar bey ve arkadaşları, röportaj yapar gibi Alex’le alakalı hassas bilgileri öğrenmişler ve daha sonra kendi davalarında haklı çıkabilmek ve ellerini güçlendirebilmek adına bu bilgileri kullanarak Alex’i intihara sürüklemişlerdir.
Sonuç olarak, yazarın bunları planlı yaptığını ve Alex’i ve otoriteyi tamamen masum/suçlu göstermeyerek, yine “aydın kesim”i tamamen güçsüzün yanında ve çıkarsız göstermeyerek belirli bir amaç güttüğünü düşünüyorum. Ki Alex’in sadece şiddet duygularının sınırlanması, sözleşme imzalaması, sadece bilincine hitap edilerek fiziksel bir zulme maruz bırakılmaması gibi hassas noktaların özellikle eklendiğini düşünüyorum. Kitap her haliyle muazzam yani. Dediğim gibi, kim hangi yemi tutarsa, o yönden bakabiliyor :)
Bu arada, iki defa okumama rağmen sizin önerinizi fark edemedim? Ne önerdiğinizi ayrıca yazar mısınız?