Ruhlarımız o kadar iyi uyum sağlamıştı ki, birinin teline ufak bir dokunma, diğerinde hemen yankılar yapıyordu. Biz konuşurken bu değişik tellere dokunarak çıkardığımız seslerin uyumundan hoşlanıyorduk. Birbirimize dökmek istediğimiz içimizden taşan düşüncelerimizi anlatabilmek için, ne sözcüklerin, ne de zamanın yetmeyeceğini sanıyorduk.