Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

248 syf.
·
Puan vermedi
Mahfi Eğilmez, “Değişim Sürecinde Türkiye”, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Sosyo-Ekonomik Bir Değerlendirme, isimli kitabında imparatorlukların yıkılıp ulus devletlerin kurulduğu, tarım devriminden sanayi devrimine ve ordan da küreselleşmeyle endüstri devrimine geçilen bir dünyada Türkiye özelinde yaşanan değişimi sosyo-ekonomik açıdan değerlendiriyor. Eğilmez, köken olarak ekonomist ve uzun yıllar ekonomi alanında çalışmış bir isim. Değişim ise tamamen sosyal bir alan. Kitab altı bölümden oluşuyor. İlk üç bölüm sırasıyla; değişim, Yirminci Yüzyıl Öncesi ve Sonrası dönem değelendirmesi ile Yirminci Yüzyılın Getirdiklerine ayrılmış. Değişimin kavramsal alt yapısının oturtulduğu ve dünyada yaşanılan değişimin anlatıldığı bölümlerin ardından Osmanlı İmparatorluğundan Türkiye Cumhuriyetine yaşanılan dönüşümlerin ve değerlendirmelerin yapıldığı bölümler geliyor. Kitabı okurken özellikle son bölümlerde Eğilmez’in sosyal bilimci kimliğinden çıkarak salt bir muhalif kimliğine büründüğünü sezdim. Birçok örneğini verebileceğimiz bu durum özellikle kitabın sonlarına doğru gelindiğinde ilgi kaybına ve yazarın söylemlerinin değerini düşürmeye başlıyor. Bu bir handikap. Kitaba “Değişim Sürecinde Türkiye” gibi iddialı bir isim verildiğinde kitaptan beklenti de bu oranda artıyor. Fakat kitap özellikle değişim konusunda sosyolojik alt yapıyı tam yakalayamıyor. Yapılan değerlendirmeler oryantalist bakış açısı ve basma kalıp yargıların istatistiklerle bezenmiş yorumlarından öteye geçemiyor. Konuyla ilgili örneklerden sadece bir tanesi: Eğitim. Osmanlı Devleti ile Türkiye Cumhuriyeti’ni eğitim konusunda temel kıyas bana göre abesle iştigaldir. Okuma yazma oranlarıyla yapılan basit kıyaslamanın bize kazandıracağı hiçbir yarar yoktur. Herşeyden önce Osmanlı Devleti bünyesindeki toplum tarım toplumu idi Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan toplum ise sanayi toplumu yolunda ilerleyen bir toplumdu. Bu temel ilke bile başlı başına bir karşılaştırmayı hükümsüz kılmaya yetmektedir. Ayrıca Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçerken gerçekleştirilen “dil devrimine” hiç değinilmemiş olması ayrı bir eksik. Yeniyi övmeye yeltenirken eskiyi yerme adetinin geçmişte kalması gerekirken hala bu yanılgıya düşmek geçmişte kalmak demek. Eğitim ülkemizin tedavi edilememiş bir sorunu fakat bu sorun son 15 yılın sorunu değil, neredeyse son yüzyılın sorunu. Yazarın bu sorunu getirip dayattığı nokta ise imam hatiplerin sayısının arttırılması. 28 Şubat öncesi imam hatip liselerinin kalitesi ortadayken imam hatiplerin sayısının artmasıyla eğitim kalitesinin düşmesini paralel göstermek de yine sayılarla oynayarak algı oluşturmanın ötesine geçememek demek. Bir ekonomistin gözüyle değişimi okumak gerçekten farklı bir pencere açtı önümde: Toplumunu bilmeyen toplumsal dönüşümü yazmasın. Daha eleştirilecek çok nokta var, fakat ben sadece bir örnek vermekle yetineceğim. “Değişim Sürecinde Türkiye” başlığının ne yazık ki içinin fazlasıyla doldurulamadığını, doldurulan kısmın da eksik kaldığını görüyoruz kitapta. Kitabın arka kapak yazısı şu şekilde bitiyor: “Bu kitap Türkiye’nin Osmanlı’dan bu yana yaşadığı bu karışık ve kararsız değişimi değerlendirmeyi amaçlıyor.” Aslında sorun tam olarak bu cümlede çözümü birlikte yer alıyor. Türkiye’de değişimdeki kararsızlık toplumsal kodları bilmeden yukarıdan topluma dayatılan değiştirme isteğinde kendisini buluyor. Toplumsal beklentiyi göz ardı edilerek yapılan her dönüştürme hareketi bir zaman sonra geri dönüşüm şeklinde hayat buluyor, yazar bunu geriye gidiş olarak okuyor. Halbuki toplum aslına rücu ediyor. Cumhuriyet elitleri sadece bu gerçeği anlayabilseydi ve buna uygun davransaydı bugün yaşadığımız kutuplaşma belki de bu kadar sert ve uçlarda yaşanmayacaktı.
Değişim Sürecinde Türkiye
Değişim Sürecinde TürkiyeMahfi Eğilmez · Remzi Kitabevi · 20181,226 okunma
·
30 görüntüleme
İsmail ünsal okurunun profil resmi
Eğitimdeki gerilemeyi imam hatiplere bağlanmasını eleştiriyorsunuz, ancak size katılmıyorum! Imam hatipler aslında bütün dallara yayılan ezberci, belli din ve ahlak degerleriyle açık, özgür düşünmenin engellendiği bir egitim sistemini simgeliyor. Bugün bir gazetede sanayinin kalifiyeli işçi bulmakta zorluk çektiği, hatta sanat okullarında okuyanların büyük bir çoğunluğunun üretime katılmadığından söz ediliyor! Imam hatiplerin ne sanayiye ne teknolojik gelişmeye katkısı var! Bos camilere devlet memuru yetiştiriyor! Bilimsel teknolojik egitim ve inanç bağlılığı birbirine tezat olmayabilir! Bunun en iyi örneği israil. Her ne kadar dini inançların önemli bir rol oynadığı bir ülke de olsa bilimsel gelişme ve egitim sistemiyle içiçe! Bence Türkiyedeki eğitim sistemi AKP öncesinde de pek parlak değildi, ancak son yirmi yılda daha da zayıfladı! Bu konuda Egilmezin bati avrupa ile osmanlı egitim sistemlerine deginen, Türkiyenin egitim sisteminde temel sorununun kaynağı olan, bir tesbiti vardı. Bulup ekleyeceğim.
Aynı Adam okurunun profil resmi
Eklemenizi bekliyorum onu da okuyup öyle cevap vereyim yorumunuza.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.