Gönderi

İhsan Yüce
İhsan Yüce’yi belki ismen hatırlamayanlar olabilir ama hayatında en azından bir kere bile olsa Kemal Sunal filmi izlemiş olanlar mutlaka görmüştür. Yine de anımsayamayanlar için ufak bir hatırlatma yapayım, Çöpçüler Kralı filminde Apti’nin iki gözünün çiçeği Hacer var ya, işte Hacer’in babasını İhsan Yüce oynar. Hacer’in Babası: “Ooo, ne zahmet ettin be onbaşı!” Apti: “Yoo, onbaşı deel!” Hacer’in Babası: “Canım her ne b.ksa işte!” Sinemaya geçmeden önce tiyatroculuk da yapar. Ancak İhsan Yüce tam anlamıyla bir Yeşilçam emekçisidir. Sadece oyunculuk yapmaz, aynı zamanda senaristlik ve birkaç filmde yönetmenlik de yapar. Kibar Feyzo, Şark Bülbülü, Davaro, Keriz gibi Kemal Sunal filmlerinin senaryoları İhsan Yüce’ye aittir. Sadece komedi film senaryoları ile sınırlı kalmaz İhsan Yüce. Fikret Hakan ve Tarık Akan’ın başrollerini paylaştığı Arkadaşım filmi, Kadir İnanır’ın başrolde olduğu Yabancı filmi ve kanımca Kemal Sunal’ın en iyi dram filmi olan Öğretmen filmi gibi -ki Öğretmen filminin orijinal eseri de Muzaffer İzgü’ye aittir.- dram filmlerinin senaryosu da O’nun elinden çıkmıştır. Oyuncu olarak iki kere Altın Portakal Film Festivali’nde ödül de kazanır. Şiirlerini hiç yayınlamamış olsa da bir de şair yönü vardır. Bugün ölüm yıldönümü olan İhsan Yüce’yi “Ekmek, Şarap, Sen ve Ben” şiiri ile analım. EKMEK, ŞARAP, SEN VE BEN Ekmek, şarap, sen ve ben, Bir de sabahın dördü, Dışarda kar, Odamız ılık, Gözlerin ılık ılık damlarken boş kadehe, Anlattın bana ağzı sarımsak kokan bir oğlanla yattığını, Aşkı tattığını, karım dediğini ve aldattığını. Kıskandım Gogen’i Tahitilim, Terlemiş vücudunu silerken, Cüzzam mikrobunu ve yaktığı kulübesini, Saçların bağlamıştı ellerimi muz kokulum, Güneşi doğurmuştu ölü cisim, Martı çığlıklarıyla bir sahil kayalığında, Nefesin vücudumu yakıyordu yer yer, Sam yelim, sahra-i kebirim. Kahrettim her şeye o gün, Babanın şarap çanağına, Gogen’e, Kadere, Sana, Bana, Bir de gittiğin arabanın tekerine. Ne diyordum arkadaş? Diyordum ki ben bu zıkkımı içmek için içerim, Ama içerken düşünmem neden içiyorum diye, Daha sonra yaparım hayatın felsefesini, Sırayla olurum Fatih, Selim, Kanuni, Bazen kadın hamamında tellak, Bazen Kristof Kolomb, Napolyonken düşünürüm Elbe’de geçen günleri, Timurken Beyazıt’ı yenişimi, Bir kere Aristo’nun hocası olmuştum, O’na verdiğim dersle gurur duymuştum. Bazen Jeanne d’Arc’ı kurtarmak için çalışan bir kahraman, Bazen odununu ateşleyen bir cellat olurum, Eğer daha da içersem Shakespeare halt etmiş derim karşımda, Salyalı dudaklarımdan yayık sesimi dinlerim de, İşte Mozart’ın aradığı melodi bu diye gülerim, Enayiymiş be Platon, Bir içsin de görsün ne felsefesi varmış bu hayatın, Anlasın geçmişi kınalı dünyanın kaç bucak olduğunu. Islak kaldırımlarda yürürken acırım, Önde yalpa vuran zavallı sarhoşun haline, Ukalalık işte derim, neme lazım senin, Kendine bak, sen de bir serserisin, bir sarhoş, Ve yavaş yavaş kaybolur acı kahkahalarım, Şehrin izbe sokaklarında, Yavaş yavaş kaybolur benliğim.
··
11 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.