İki savaş arası Almanya'ya dair algımızın Nazizmden kaçan, II. Dünya Savaşı ve diktatörlük travmalarını üzerinde taşıyan bir tarihçi kuşağı tarafından belirlendiğine dikkat çeken ve yakın tarihli bazı araştırmalar sayesinde Almanya'nın ilk demokratik cumhuriyetine yönelik olumsuz ve karamsar tablonun biraz olsun hafiflediğini söyleyen Storer, dönemin olumsuzluklarının yanı sıra şunların da göz önünde bulundurulmasının daha doğru olduğunu savunuyor:
1-) Weimar Cumhuriyeti, Britanya, Fransa ve ABD'den önce kadınlara eşit oy hakkı tanıdı ve 1920'lerin ortalarında yerleşik demokrasilerden çok daha fazla kadın parlamentere sahipti.
2-) Eşcinselliği yasaklayan yasa neredeyse kaldırılıyordu. Avrupa'nın birçok yerinden eşcinselin, o dönem daha özgür oldukları Almanya'ya taşınması bunun kanıtı.
3-) Ayrıca Weimar Cumhuriyeti rakipsiz bir bilimsel ve sanatsal güce sahipti; kuramsal fizik ve felsefe alanında geliştirilen yeni kuramlar insanlığa büyük fayda sağladılar.
4-) Weimar Cumhuriyeti, son derece etkili yeni müzik, mimari ve görsel sanat tarzları da sağladı. Dönemin Alman sineması Hollywood'la yarışıyordu ve sinemanın bir sanat biçimine dönüşmesine yardımcı olan, teknik ve biçimsel yenilikler getirdi.