Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Livaneli'nin Kaleminden Cengiz Aytmatov
Cengiz Aytmatov’un ölümü dünyayı sarsmaya devam ediyor. Bu büyük yazarın bıraktığı boşluğu, Nâzım’ın deyimiyle “Kesik bir kol gibi omuz başımızda” hissetmeye başladık bile. Ne mutlu bana ki onun evrenini bir parça da olsa paylaşma olanağı bulabildim, bilgeliğinin ve dostluğunun tadına varabildim. Dünyanın her köşesinde birçok hayranı olan bu büyük ve namuslu adamın anısı önünde bir kez daha saygıyla eğilirken, bir noktaya dikkat çekmekte yarar görüyorum. İki gündür beni yurt dışından ve yurt içinden arayan bütün basın yayın organlarına tekrarladığım bir şey bu. “Cengiz Aytmatov bir kültür milliyetçisiydi!” Bu tanımı o kadar önemsiyorum ki tekrar tekrar vurgulamak istiyorum. Aytmatov kelimenin dar anlamında bir “milliyetçi” olsa, sadece Kırgızistan’a kısılır kalırdı. Oysa o şunu söyleyebiliyordu: “Ey insanlar, dağların, denizlerin ardında yaşayan insanlar! Neden savaşıyorsunuz? Toprak mı istiyorsunuz? Hepinizin anasıyım ben. Ve sizler benim önümde eşitsiniz. Kavgalarınızı değil, çalışmalarınızı, dostluğunuzu istiyorum ben.” Bütün insanlığa seslenen bir yazar olduğu için sesi her yerde yankılandı. Ama bu politik tavra rağmen, bir “kültür milliyetçisi” idi o. Peki ne demektir kültür milliyetçiliği? Milliyetçilik ideolojisinden farkı nedir? Bu soruları çok önemsiyorum. Çünkü zaman zaman gençlerden iyi niyetli sorular geliyor ve “Zülfü abi, insanın vatanını milletini sevmesinin kötü yanı ne?” diye soruyorlar. İşte sorun da burada. *** İnsan kitlelerinin iki büyük kutsalı var: Din ve milliyetçilik! Bu duygular bütün insanlarda ortak olduğu için, istismara, çarpıtmaya, kötüye kullanmaya da çok elverişli. Bu yüzden tarih boyunca bir sürü politika bezirgânı bu iki kutsal duyguyu sömürerek kitleleri peşlerine taktı ve felaketlere yol açtı. Milliyetçilikten yola çıkan Hitler’leri, Mussolini’leri hatırlayın. Din de kutsal bir duygu olarak çok kullanıldı ve o da felaketlere yol açtı. Yaşar Nuri Öztürk’ün önemli kitabında anlattığı “Allah ile aldatmak” durumundan söz ediyorum. Cengiz Aytmatov bu iki tuzağa da düşmeyen, dünya insanlarının tümünü seven bir büyük yürekti ama ana diline, kök kültürüne, masallarına, destanlarına da son derece bağlıydı. Ömrü boyunca içinde yetiştiği Kırgız ovalarının, dağlarının kadim kültürünü yüceltmeye çalıştı. Aynen Türkçeyi dünyaya taşıyan Nâzım Hikmet gibi, Yaşar Kemal gibi. İşte kültür milliyetçiliği derken bunu kastediyorum ve bu anlamıyla hepimiz kendi kültürümüzün ve ana dilimizin milliyetçisiyiz. Hem de kendisine “milliyetçi” sıfatını layık gören birçok kişinin anlayamayacağı, hayal bile edemeyeceği kadar. Bu milliyetçilik, dünyadaki bütün ana dillere, kültürlere, halkların yarattığı her güzel şeye sahip çıkmayı gerektiriyor. Düşmanlığın değil dostluğun dilini konuşuyor. Schiller ve Beethoven’in hayat verdiği biçimiyle “Hepimiz kardeş olacağız!” diyor. Aytmatov sürekli olarak kök kültürünü yüceltti, onu yetiştiren topraklara borcunu ödemeye çalıştı ve böylece evrensel insan kardeşliğine unutulmayacak katkılarda bulundu. Dünkü yazımdaki dileğimi bir kez daha tekrar ediyorum: Yerin uçmak olsun Cengiz Aga. Zülfü Livaneli
Sayfa 127 - T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı
··
16 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.