Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

382 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
16 günde okudu
Ahmet Hamdi belirli bir dönem önyargıyla yaklaştığım, kendi tabirimle ''ambargo uyguladığım'' yazarlardan olmuştu. Lakin gerek edebiyat hocasının gerekse de çeşitli çevrelerden arkadaşların girişimleriyle ''buzları çözerek'' ilk Tanpınar kitabına başlamış oldum. Peyami Safa gibi sağ cenah yazarlardan edindiğim kötü tecrübelerin hiçbirini Tanpınar'ın kitabında yaşamadım ve hatta sağ cenah kitaplardaki tecrübelerin tam tersi bir tesirle karşılaştığımı söyleyebilirim. Çünkü bir defa kitap, üslup olarak sizi kendisine bağlıyor. Böylece edebiyatseverler açısından vazgeçilmez bir eser olduğu kanısına vardım (ki bu özellik benim için de çok önemlidir). Sonra kitapta insanı çok düşündüren, derin fikirlere kaptıran sözler var, çok ince espriler ve anlamlar var. Bu da size alelade bir roman okumadığınızı, bir başyapıt okuduğunuzu hissettiriyor. Bu düşüncelerle hemen gittim ve ''Huzur'' kitabını da aldım. Şimdi biraz içeriğinden söz etmek isterim. Tabi herkesin kanaati başka ama bence kitapta Doğu-Batı çatışmasından ziyade YANLIŞ BATILILAŞMA konusu daha ön planda. Kitapta birçok olay ve kahraman olmasına karşın ana eksen Halit Ayarcı ve olayları ağzından dinlediğimiz Hayri İrdal arasında geçiyor. Hayri İrdal kötü hayat tecrübeleriyle, yoksul hayatıyla, yorgun düşmüşlüğüyle, pasifliğiyle Osmanlı'nın son dönemindeki halkımızı temsil ediyor. Halit Ayarcı ise yenilikleriyle, maceraperestliğiyle Batı insanını temsil ediyor. Bu iki isim, zaman ve saat metaforu kullanılarak ortak bir zeminde buluşuyor ve Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nü kuruyorlar. Kitabın esas anlatılmak istenen kısmının enstitünün kurulmasından sonraki olaylar olduğunu düşünüyorum. Hayri İrdal o zamana kadar fakir düşmüş hayatından birdenbire sıyrılıyor ve tanıştığı Halit Ayarcı'nın sayesinde kendisini şöhretin içinde buluyor. Giriştikleri iş çok yeni, çok rağbet gören bir iş ve bu iş kendilerini bir noktaya kadar ulaştırıyor fakat sonra hızlı bir çöküş oluyor. Enstitünün bütün işlerini yürüten Halit Ayarcı, enstitüyü ayağa kaldıracak olan yeniliklerin fikirlerini de Hayri İrdal'a veriyor. Hatta öyle bir noktaya geliyor ki, bu işlerin ana fikrini Halit Ayarcı'dan alan Hayri İrdal, basında tüm işleri kendisi yapıyor gözükmesine karşın, Halit'in gölgesinde kalarak şahsiyetini kaybettiğini hissediyor. Gerçekten de maddi anlamda refaha kavuşmasına karşın, yaptığı tüm işlerde Halit Ayarcı'ya danışması, söylediği tüm sözlerin Halit Ayarcı'dan alınması kitapta bariz bir şekilde ZATEN AZ OLAN İRADESİNİ İYİCE SİLİKLEŞTİRİYOR. İşte benim anladığıma göre yanlış batılılaşma fikri de burada ortaya çıkıyor. Her şeyi batıdan kopyalayalım, her işimizi hiç düşünmeden onlara özenerek yapalım anlayışı, hem de çok alaycı ve ustalık isteyen edebi bir üslupla eleştiriliyor. İlginç bulduğum ve olayların kırılma noktası olarak addettiğim bir başka olay da, enstitünün yeni tarzda yapılan binasının alkışlarla karşılanması ama buna karşılık insanların evlerinin bu yeni tarzda düzenlenmesine tepki gösterilmesidir. Burada da (yazar zaten kitapta açıkça söylemiş bunu) yenileşmenin, ucu insana değmediği zaman hoş karşılanması fakat insanın kendisini ilgilendirdiği zaman dirençle karşılaşması anlatılıyor. Böylece yapılan tüm bu yenilik hareketlerinin beyhude çabalar olduğu, karşılıklı insanları kandıran veya insanların kandırdığı girişimler olduğu fikri Halit Ayarcı'da oluşuyor ve tüm bunlar, enstitünün hızlı çöküşünün sebebi oluyor. Yani yapılan BU İŞTE AKIL VE SAMİMİYET YOKSA, OLDUĞU GİBİ KOPYALAMA, ÖZENME, TAKLİT VARSA YENİLEŞMENİN DE ENSTİTÜNÜN ÇÖKÜŞÜ GİBİ ÇÖZÜLECEĞİ anlatılıyor. Aslında kullanılan saat metaforu da bu ana fikri desteklemek için kullanılıyor. Herkeste farklı bir izlenim bırakan bir kitap olduğu için elbette farklı yorumlar da var ama benim izlenimlerim bu şekilde diyerek noktalıyorum.
Saatleri Ayarlama Enstitüsü
Saatleri Ayarlama EnstitüsüAhmet Hamdi Tanpınar · Dergah Yayınları · 202341,5bin okunma
··
48 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.