Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Varmak düşü yordu insanı. Varmak “bulmak” değildi oysa. Bulmak sancısı, olduğu yerin güzelliklerini bir bir örtmeye başlayınca yanıldığını anlamadı. Durup düşünmeden Adem telaşı ile oradan oraya savrulup durdu. Savrulurken ona verilen her şeyin manasına ya geç kaldı ya da yanından geçip gitti. Telaş sözcüğü erken yer etti gönlünde ve bilmedi ki telaşı öldürecek kalbini. Kalbi ölüce yaşar mı insan? Yaşadı. Kalbini öldürüp öyle yaşamayı, yetişmeyi, telaş etmeyi maharet belledi. Yetişmek, varmak, bulmak ve “en” olmak bu çağın düsturuydu ve zamana uymalıydı. Uymak modern insanın sosyal ödevi olduğundan beri aynı insan içinden çok dışını düşünmeyi, dışıyla var olmayı önemser oldu. Dış dünya istiyorsa doğru, içi istiyorsa yanlıştı. Toplum daima doğruyu yapıyordu. Çünkü toplum kendisinden çoktu. Uymak gerekti. Uydu. Dışlanmak ağır geldi ruhuna ve kalbiyle beraber ruhunu da öldürdü. Artık başkasının kalbi ve başkasının ruhuyla yaşamak onu sıradanlaştırırken o başkaları yanında rahat ediyor dışlanmıyordu. Uymak, istenilen yerde durmak, herkesleşmek acı vermiyor aksine belli muhitlerde yer ediniyordu. Alkışlanmak hoşuna gitti önce. Sonra bir bir manevi dünyasındaki içsel motifleri söküp atmaya diğerleri nasıl emrederse öyle devam etmeye başladı. Yanındakiler de insandı. Ne farkı vardı onun? Neden acı çeksin, karşı çıksın, dik dursun, kalbini önemsesindi ki! Bıraktı. Yoruldu. Yorulmak çekilmek de insaniydi ama beklemedi varmak istedi. Varınca bulacağım, ereceğim ve “en” olacağım sandı. Unuttuğu şey her kalbin robot olamayacağı bir gün olmadık bir yerde ruhunun iflas edeceğiydi... Ayşe ÜNÜVAR
·
12 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.