Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Belki de sorun Balzac’ta, Balzac’ın benim yazarım olmamasındaydı. Sayfalarca o evden, Madam Vaquier’nin Paris’teki pansiyonundan bahsediyordu, sıkılıyordum. Pansiyonun bir duvarının bahçeye baktığını, girişte bir odanın ve odadan geçilerek girilen bir yemek odasının olduğunu, ortada bir yuvarlak masanın bulunduğunu, pansiyonda yedi kişinin kaldığını, akşam yemeği için dışarıdan gelen misafirlerin ayda 30 frank ödediklerini öğrendim okuduğum sayfalar boyunca, hiçbir heyecan hissetmedim. Bugün, burada, bu dünyayla baş etmeye çalışırken bu teferruatın hiç önemi yoktu. Bir süre gözlerimi kütüphanemde gezdirdim ve tamam, dedim, yazarımı okuyacağım ben, Dostoyevski’yi okuyacağım. Hemen Cinler’i aldım elime, Kirillov’un özgürleşmek için intihar etmek gerektiğini anlattığı o müthiş bölümü aramaya koyuldum. İşte bu kocaman, depderin, bir kitabı baştan sona doldurabilecek bir düşünceydi. Ancak Kirillov’u düşündükçe kendimi çaresiz hissettim. Böyle büyük bir düşüncem yoktu benim, bazı basit kararlarım, duygularım ve hareketlerim vardı, fakat kafamın bir köşesinde konuşmayı bekleyen bir Kirillov olmadığına neredeyse emindim. Bölümü aramaktan sıkıldım ve, çaresiz, romanın başından birkaç sayfa okudum, ancak beklediğim kadar sarsılmadım. Yorgundum. Bir bira açıp salona, Onur’un yanına gittim.
6 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.