Zweig; Balzac, Dickens ve Dostoyevski’nin harikulade bir incelemesini yapmış bulunmakta. Bir biyografi eseri değil bu, öncelikle bunu bilmek gerek. Bir inceleme metnine inceleme yazmak saçma olacaktır, amacım okuyacaklara küçük bir fikir vermektir ancak.
Bu üç yazarın (usta demek bize düşmez zira çırak olabilmek gerek bunu demek için) eserleri ve hayatları doğrultusunda ruh ve düşünce dünyalarının derinlerine girmek, onların kişisel kaygılarını ve kalemi ellerine almadaki amaçlarını görebilmek, bunu da bu denli yüksek tempoda ve heyecanlı bir dille aktaran bir kitaptan okumak, bu üç yazarın en azından bir kitabını okumuş herkes için son derece zevkli ve düşündürücü olacaktır.
Kitapta Balzac’a 40, Dickens’a 36, ve psikologların psikoloğu Dostoyevski’ye 132 sayfa ayrılmış.
Üçünün de ortak noktası kendi karakter yapılarını ve düşünce dünyalarını olduğu gibi eserlerine yansıtması. Balzac hırslı ve saplantılı, kendisinin başarıya ulaşamamış arzularını karakterlerine yüklemiş. Dickens yaşadığı ve istediği mütevazı ve orta yollu hayatı işlemiş.
Dostoyevski ise aşırı uçlar arasındaki hayatını muhtemelen tam olarak sığdıramamış devasa yapıtlarına. Hayatının ayrıntıları da tam bilinmiyor. Sefaletle, acılarla, sürgünlerle, mahpuslukla ve hastalıkla geçen bir ömür. Geçim kaygısı içinde alelacele yazılan kitaplar… Ama bir o kadar da devasa, içsel dünyaya ait, insanoğlunun çoklu ruhsal kişiliğinin derinliklerini yansıtan büyüleyici eserler…
Zweig’in bu incelemesi belki Balzac veya Dickens’ı daha çok okumanıza sebep olmayabilir ancak Dostoyevski’ye olan saygıyı, onun karşısında duyulacak küçüklük duygusunu iliklerinize kadar hissettireceği kesin.
Son olarak kitabın sonlarından Dosto’ya ait bir alıntıyla bitireyim:
“HAYATI HAYATIN ANLAMINDAN DAHA ÇOK SEVİN.”